Neslim Güvendeğer Doksat | 25 Aralık 2013 Çarşamba | 5170 |
Tercihan Konuşmazlık "Selektif Mutizm"
Tercihan Konuşmazlık konuşma yetenekleri yerinde olan bir çocuğun, belirli bir veya daha fazla ortamda konuşmaması ile karakterize nadir görülen bir klinik tablodur. Çeşitli yayınlarda Seçici Konuşmazlık tercümesi de kullanılmaktadır.
Genel olarak 3 ilâ 8 yaşlarında görülmesine rağmen, en çok okula başlama döneminde ortaya çıkar. 12 yaşından sonra başladığına dair bâzı çalışmalar da mevcuttur. Genellikle çocuğun evde, kardeşleri veya en az bir ebeveyniyle konuşmasına rağmen, okulda veya hânenin dışındaki yetişkinlerle konuşmamasıyla karakterizedir. Çocuktan, konuşamamaktan ziyâde, konuşmayı reddediyormuşçasına bir izlenim alınır.
Diğer iletişim bozukluklarının tabloya eklenmesi bu hastalıkta daha sıktır. Ancak, bu tablo çocuğun konuşma yeteneğini bozacak kadar ağır değildir. Zekâ düzeyi genellikle ortalama veya ortalamanın üzerindedir.
Konuşmamalarına rağmen bu çocuklar iletişim kurmaya isteklidir. Çoğu durumda yazarak, çizerek veya jestlerle iletişim kurma çabalarına cevap verirler.
DSM-IV-TR’ye Göre Teşhis Kriterleri
—Çocuk, başka durumlarda konuşuyor olmasına karşın, özgül birtakım toplumsal durumlarda (örn. okulda) sürekli olarak susmakta, konuşmamaktadır;
—Bu bozukluk eğitimi, meslekî başarıyı veya toplumsal iletişimi bozar;
—Bu bozukluk en az bir aydır devam etmektedir (okula başladıktan sonraki ilk ayla sınırlı değildir);
—Konuşamama, söz konusu olan toplumsal durumda konuşulması beklenen lisanı bilmemeye veya o lisanda rahat konuşamamaya bağlı değildir;
—Bu sorun, iletişim bozukluğuyla daha iyi açıklanamaz ve sadece bir Yaygın Gelişimsel Bozukluk, Şizofreni veya diğer bir psikotik bozukluğun seyri sırasında ortaya çıkmamaktadır.
Sıklığı
Görülme sıklığı %1’in altında olup, kız çocuklarda daha fazla rastlanır.
Sebepleri
Âilevî ve kişiler arası sorunlara bağlı olarak ortaya çıktığı düşünülmektedir. Âile bireylerinde psikopatoloji öyküsü veya âilevî sorunların olduğu durumlarda ortaya çıkma ihtimâli daha yüksektir. Bu sorunlar şu şekilde özetlenebilir:
—Ebeveynin bir tanesinin çok utangaç olduğu ve kolay iletişim kuramadığı durumlar;
—Boşanmış âileler;
—Âile bireylerinden birinin hastâneye yatması;
—Çocuk istismarı (fiziksel, cinsel, ihmâl).
Bu hastalık üzerinde biyolojik faktörlerin ise fazla rol oynamadığı düşünülmekle birlikte, hasta olan bâzı çocukların gelişimsel bozukluklar (iletişim bozuklukları, enürezis, enkoprezis vb.) açısından da yatkınlığı olduğu tesbit edilmiştir.
Tedavi
Bu hastalık daha ziyâde bir anksiyete bozukluğu gibi ele alınmaktadır. En iyi sonuçlar davranışçı terapiyle elde edilmektedir. Bunlar arasında konuşma olduğu takdirde olumlu geri-bildirim, olmadığı takdirde ise olumsuz geri-bildirim verme yönteminin kullanılması, çocuğun çevresindeki insan sayısını giderek arttırma ve konuşma yaptığı insan sayısı arttıkça ödüllendirme gibi davranışsal modifikasyonlar başarılı olur.
Çocuğu bu noktaya getiren âilevî ve çevresel faktörlerin analizi ve bunlara yönelik müdahale de tedavide önemli bir rol oynar.
Seyir
Çoğunluğu aylar veya seneler içerisinde düzelir. İyileşme genellikle 10 yaşından evvel olur. İleri yaşta başlayan vak’alarda seyir daha olumsuzdur.
Özetleyecek olursak bu hastalık, çocuğun iletişimini ve dolayısıyla kendisini sosyal ve akademik yönden geliştirmesini engelleyen, nâdir görülen ama önemli bir durumdur. Yaygın Gelişimsel Bozukluk, akıl hastalıkları (psikoz) ve diğer iletişim bozukluklarıyla ayırıcı teşhisinin en kısa zamanda profesyonelce yapılması ve hızla tedavi edilmesi gereklidir.
O sebeple, çocukta böylesine bir durum ortaya çıktığı takdirde, en kısa zamanda bir çocuk ve ergen psikiyatrına başvurulması gerekmektedir.
Doçent Dr. Neslim Güvendeğer Doksat