Tepkisel Bağlanma Bozukluğu Hastalığı

Neslim Güvendeğer Doksat      25 Aralık 2013 Çarşamba      31508

 

Tepkisel Bağlanma Bozukluğu Hastalığı

 

Tepkisel Bağlanma Bozukluğu Hastalığı oldukça gerçek bir hastalıktır. Tepkisel Bağlanma Bozukluğu Hastalığı olan çocuklar yaşadıkları kötüye kullanılma, ihmâl ve benzer çeşitli erken hayat olaylarına tepki vermektedirler. Bu olaylara bağlı olarak, birçok çocuk birincil bakım veren kişiye bağlanamamakta ve ileride sağlıklı ilişkiler kurabilmek için her çocuğun geçtiği normâl gelişim evrelerinden geçememektedirler.
Çocuklar hayatlarının ilk iki yılında sağlıklı bağlanma döngüsü yaşarlar – ilk yıl ve ikinci yıl.
Bebeğin bir ihtiyacı oluşur ve ağlayarak bunu belirtirse, birincil bakım verici (anne) gelir ve bebeğini rahatlatır ve ihtiyaçlarını karşılar. Eğer bu döngü sürekli olarak tekrarlar ve bebeğin ihtiyaçları aynı bakım verici tarafından düzenli olarak karşılanırsa, bebekte güven duygusu oluşacaktır. Ancak, bundan sonra gelişimine devam edebilecektir.
Sağlıklı bağlanma döngüsüyle bozulmuş bağlanma dögüsüne karşılaştıracak olursanız, ihtiyacı olduğu zaman bebeğin ağladığını, ancak, ihtiyacının bu sefer annesi (birincil bakım verici) tarafından karşılanamadığını görürsünüz. Bâzen, bebeğin ihtiyaçları karşılanmakla birlikte ya düzensizdir ya da bu bebekle ilgilenen farklı bakım vericiler mevcuttur. Bâzen ise, örneğin ihmâl durumlarında olduğu gibi, bebeğin gözyaşları cevapsız kalır veya fiziksel kötüye kullanım durumlarında olduğu gibi ağlamaya cevap tokatla olur. Sebebi her ne olursa olsun, bebeğin ihtiyaçları uygun ve düzenli olarak karşılanamamıştır (muhtemel sebeplere bakınız).
Sağlıklı bağlanma döngüsünü yaşayan çocuk gibi güven duygusunu öğrenmek yerine, bu bebek, dünyanın tekinsiz bir yer olduğunu, kendi kendine bakması gerektiğini ve ihtiyaçlarını karşılamak için hiç kimseye güvenemeyeceğini öğrenir. Erişkinlere güvenemeyeceğini öğrenir. Güven duygusu yerine öfke gelişir ve içselleştirilir. Hayatını sürdürebilmek için kendi hayatından sorumlu olması gerektiğini öğrenir. Tepkisel Bağlanma Bozukluğu Hastalığı olan bir çocuğun sürekli kontrolü elinde tutmak istemesi şaşırtıcı değildir. Çünkü hayatının buna bağlı olduğunu düşünmektedir.
Eğer bebek hayatının ilk yılında sağlıklı bağlanma döngüsünden geçmişse, ikinci yıl güvenli bağlanma döngüsünden geçebilecektir:
Çocuk, ancak bu ikinci yıl güvenli bağlanma döngüsünden geçerek davranışlarıyla ilgili sınırlarını kabûl etmeyi öğrenebilecektir. Bu iki döngüden geçmek sûretiyle, çocuk güvenmeyi, karşılıklı ilişkilere girmeyi ve emosyonlarını düzenlemeyi öğrenecektir. Vicdan, özgüven, empati (eşduyum) ve mantıklı düşüncenin tohumları bu dönemde atılmaktadır. Bu iki döngünün hasar görmesi herhangi bir müdahale yapılmadığı takdirde hayatının geri kalanında yaşayacağı tüm ilişkilere zarar verecektir.
İlk döngü hasar gördüğü zaman, çocuk ikinci yıla geçemez. Normâl gelişimi bebeklik döneminde takılmış bir çocuğun tipik bir çocuk gibi davranmasını beklemek mantıklı değildir. Onları geri götürüp bu adımları tekrar atmalarına yardımcı olmalıdır.
OLUMSUZ İNANÇ SİSTEMİ
Çocuğumun hayatının ilk yıllarında neyin yanlış gittiği bilgisini anlamış olmak, çocuğumun davranışları ve dünyayı ve kendisini nasıl gördüğünü bulmama yardımcı oldu. İnanç sisteminin ne olduğunu bilmeye ihtiyacım vardı. Yaptığı şeylerin zarurî olduğunu hissettirenin ne olduğunu öğrenmem gerekliydi.
Tepkisel Bağlanma Bozukluğu Hastalığı olan çocuklar dünyayı bizim gördüğümüzden farklı görürler. O ilk birkaç ayda veya yılda, kendilerini korumaları için erişkinlere güvenemeyeceklerini öğrenmişlerdir. Biçok durumda erişkinlerin ilgisiz, reddedici, acımasız, tekinsiz, sert, tepkisiz veya nâmevcut olduklarını öğrenmişlerdir. Yeni evlerinin veya sizin ne kadar mükemmel olduğu önemli değildir, sizi de tüm erişkinleri gördükleri gibi göreceklerdir. Eve küçük yaşta gelen çocuklar bile kendilerine verilmeye çalışılan sevgiyi alamazlar. Hastalık veya başka sebeplerle birincil bakım vericiden bir süre uzak kalmış biyolojik çocuklar da annelerinin sevgisini alamayabilirler. Muhtemel sebepler çeşitlidir.
Benim çocuğumun durumunda olduğu gibi, çocuk henüz bebek yaşta kendi kendine bakması gerektiğini öğrenebilir. Emniyetleri için erişkinlere güvenemezler, dolayısıyla güvenlikleri için kontrolü elde tutma ihtiyaçları vardır. Sizi öfkelendirmek gibi herhangibir yolla sizi fiziksel ve emosyonel olarak kendilerinden uzaklaştırdıklarında kendilerini emniyette hissederler.
Birçok zaman bu çocuklar sizin dediklerinizi yaparlarsa öleceklerini düşünürler. İşleri sizin dediğiniz şekilde yapmanın güvenli olduğunu düşünmezler. Bunu kendi kendilerine bakmak zorunda kaldıkları o ilk aylar ve yıllarda öğrenmişlerdir. Onları eviniz getirmek erişkinler ve sizin hakkındaki görüşlerini değiştirmeyecektir.
Bir Örnek: Benim oğlum onu doğuran annesini tanımamasına rağmen kötü bir bebek olduğu için annesinin kendisini hastanede bıraktığını düşünüyordu. Çok fazla ağlamış, çok fazla istekte bulunmuş, çok çirkin olmalıydı veya annesi ona bakmış ve ne kadar kötü olduğunu anlamış olmalıydı. Kendini kötü, aptal hissediyordu. Sevgi ve ilgiyi hak etmediğini düşünüyordu. Hepsi onun suçu olmalıydı. Bu annesinin onu istememiş olduğuna inanmaktan daha kolaydı. Reddedilmiş olmanın verdiği bu acıyı hayâl edebilir misiniz? Talihsizliğinizin sorumlusu olarak kendinizi görmenizi anlamak hiç de zor olmasa gerek. Hiçbir olumlu evlât edinme hikâyesi çocuğumun biyolojik annesiyle ilgili fikirlerini değiştiremezdi. Ne zamanki bu konuyu eğitimli bir bağlanma terapistiyle çalıştık, ondan sonra çocuğum biyolojik annesiikendisi ve yeni ailesi hakkında olumlu bir inanç sistemini içselleştirebildi.
Bütün bunları bana gelmeden önce öğrenmişti. Benim mükemmel evime gelmiş olması erişkinlerle ve kendisiyle ilgili inançlarının bir anda uçup gitmesine neden olmadı. Eğer çocuğunuzun bâzı şeyleri neden sizin istediğiniz şekilde yapmadığını (geçmiş tecrübelerinden sizin yolunuzun güvensiz olduğuna inanmaktadır), neden sınırlarınızı zorlayarak sizi öfkelendirmeye çalıştığını (çünkü onu sevmenizi istememektedir, güvende olmak için sizi emosyonel olarak uzakta tutmak istemektedir), neden bu kadar olumsuz olduğunu (çünkü kendinden nefret etme noktasına kadar kendisini kötü görmektedir) anlayabilirseniz ona yardım etme konusunda daha iyi bir konumdasınızdır.
Dikkatimizi hayâl kırıklığı ve yaralanmış duygularımdan çekip, çocuğumun tekrar başa dönüp ilerlemiş bu yaşında kırılmış kalbini onaracak bağlanma döngülerine girmesi konusunda nasıl yardımcı olabileceğim yönüne kaydırdık. Sonuçta, hayâl kırıklıklarımla başa çıkıp iyileşme işine girdik.

SEMPTOMLAR, SEBEPLER VE ARAŞTIRMA
Semptomlar
Yoğun kontrol savaşları, oldukça hükmedici ve tartışmacı; öfke ve meydan okuma
Ebeveynlerle ilgili konularda duygulanım direnci
Özellikle ebeveynleriyle göz kontağı kurmaz, yalan söylerken gözünüzün içine bakar
Manipülatiftir – yüzeyel sevimlilik ve cana yakınlık
Ayrım yapmaksızın, yabancılara şefkatli
Akranlarıyla ilişkileri zayıftır
Hırsızlık yapar
Âşikâr olanla ilgili yalan söyler
Vicdansızlık – pişmanlık göstermez
Mülke, kişi veya kişilere ve kendine zarar vericidir
Dürtü kontrolü bozuktur
Hipervijilan, hiperaktiftir
Öğrenme gecikmesi
Lisan ve konuşmada sorunlar
Sürekli çene çalar veya soru sorar
Uygunsuz isteklerde bulunur
Midesini tıka basa doldurur / yemeyi reddeder, garip şeyler yer, yemekleri saklar
Ateş, kan, silâhlar, kötülükten zevk alır
Ufak yaralanmaların çok üstünde durarken büyük yaralanmaları umursamaz
Ebeveynler düşmanca ve öfkeli gözükür
Çocuk hayatının ilk üç yılında ihmal edilmiş veya fiziksel olarak kötüye kullanılmıştır

BAĞLANMA BOZUKLUĞU HASTALIĞI NEDİR?
Gittikçe daha çok çocuk, seven ve koruyan ebeveynlere güvenli bağlanma güçlüğü yaşamakta. Bu çocuklar, sağlıklı gelişim için en önemli temelden mahrum kalmışlardır. Bu çocuklar ve onların yetiştirdiği çocukların, emosyonel, davranışsal, sosyal, kognitif, gelişimsel, fiziksel ve ahlâkî problemleri sağlık sistemimizi meşgul etmektedir. Araştırmalar göstermiştir ki yüksek riskli âilelerin (kötüye kullanım, ihmâl, fakirlik, madde kötüye kullanımı, ev içi şiddet, ebeveynlerin çocuklarında kötü davranışa mâruziyet öyküsü, ebeveynlerde depresyon veya diğer psikolojik hastalık öyküsü) yaklaşık %80’i çocuklarında ciddi bağlanma hastalıklarına neden olmaktadır. A.B.D’de yılda 1 milyon ispatlanmış ciddi kötüye kullanım ve ihmâl vak’ası bildirilmekte olduğu için, istatistikler her yıl 800.000 çocuğun ciddi Bağlanma Bozukluğu Hastalığı sorunlarıyla çocuk sağlık sisteminin dikkatini çektiğini göstermektedir. Bu, diğer ülkelerden evlât edinilen Bağlanma Bozukluğu Hastalığı sorunu olan binlerce çocuğu içermemektedir.
Aksamış veya kaygılı bağlanma sâdece emosyonel ve sosyal sorunlara sebep olmaz, aynı zamanda gelişmekte olan beyinde biyokimyasal sonuçları da olmaktadır. Sevgi ve dokunma olmadan yetiştirilen çocuklarda stres hormonlarının kandaki seviyesi yükselmektedir –ki, bu beyinleri ve bedenlerinin büyümesini ve gelişmesini bozabilir. Emosyonel ihmâlin nörobiyolojik neticeleri, bu çocuklarda görülen, davranışsal bozuklukları, depresyon, apati, öğrenmede yavaşlık ve kronik hastalıklara eğilimde artıştır. Güvenli şekilde bağlanmış çocuklarla karşılaştırıldığında, Bağlanma Bozukluğu Hastalığı olan çocuklar belirgin olarak daha agresif, yıkıcı ve antisosyal özellikler taşımaktadırlar. Hayatlarının erken dönemlerinde bağlanma problemleri yaşayan ergen erkeklerin şiddet içeren suç işleme ihtimâlleri üç kat daha fazladır. Hayatın kritik ilk üç yılında bağlanmanın zarar görmesi “duygulanımsız psikopati” denen anlamlı emosyonel ilişkiler kurmada güçlük, kronik öfke hâli, bozulmuş itki kontrolü ve pişmanlık olmamasıyla karakterize tabloya neden olabilir.
Bağlanma bozukluğu kuşaklar arası aktarılır. Bakım vericilerine güvenle bağlanamamış çocuklar sıklıkla erişkin dönemde kendi çocuklarıyla da bu elzem bağı kuramayan ebeveynlere dönüşürler. Çocuklarını koruma, sevme ve besleme güdüsünü takip etmek yerine, onları ihmal eder, bırakır veya kötüye kullanırlar. Durum kontrol dışıdır. Aşağıdakileri dikkate almalısınız:
Kötü bakım nedeniyle ciddî yaralanmış çocukların sayısı 1986’dan (140.000) 1993 (600.000)’e dört katına çıkmıştır.
1995 yılında kötü muameleye maruz kalmış 3 milyon vak’a Çocuk Koruma Servisleri tarafından araştırılmıştır. Bir milyondan fazlasının ciddî kötüye kullanım ve veya ihmâl vak’ası olduğu ve bunların gelecekte devam edecek kötü muameleler açısından risk taşıdıkları görülmüştür. İncelemeler vak’aların gerçek sayısının 10–16 kat daha fazla olduğuna işaret etmektedir.
Çocuk Koruma Servisleri bu muazzam artışı karşılamakta yetersiz kalmaktadır; 1986’da kötü muameleye mâruz kalmış çocukların %45’i değerlendirilmişken, 1993’te sâdece %28’i değerlendirilebilmiştir.
Hayatlarına zedelenmiş ve kesintiye uğramış bağlanmayla başlayan çocuklar gelişim süreci boyunca ciddî problemler açısından risk altındadırlar:

Düşük özgüven;
Yalancı bağımsız, sürekli ihtiyaç hâlinde;
Zorlanma (stres) ve karşı gelinme durumlarında dağılma;
Kendini kontrol edememe;
Arkadaşlık kurma ve sürdürmede güçlük;
Ebeveynler, bakım vericiler ve diğer otorite firgürlerine yabancılaşma ve onlarla zıtlaşma;
Antisosyal yaklaşımlar ve davranışlar;
Agresyon ve şiddet;
Güven duyma, yakınlık kurma ve duygulanımda güçlük;
Kendilik, âile ve topluma dönük olumsuz, umutsuz görüşler;
Empati, şefkat ve pişmanlık yokluğu;
Okulda davranışsal ve akademik sorunlar;
Erişkin olduklarında kendi çocuklarında kötü muamele ve bağlanma bozukluğı döbgüsünü devm ettirme…

BAĞLANMA BOZUKLUĞU HASTALIĞI: ÖZELLİKLER VE SEMPTOMLAR
Bağlanma bozukluğu bir çocuğun işlev gösterdiği her yönünü etkiler. Bir çocuk aşağıdaki birincil semptomların herhangi bir bileşkesini gösterebilir:
DAVRANIŞ: meydan okuyucu, zıtlık gösteren, fevri, zarar verici, yalancılık, hırsızlık, agresif ve kötüye kullanıcı, hiperaktif, kendine zarar verici, hayvanlara zarar verici, yangın çıkaran, sorumsuz
EMOSYONLAR: Yoğun öfke, hüzün, depresif ve umutsuz, korkulu ve anksiyöz (sıklıkla gizlenir) , irritabl, uygunsuz duygusal tepkiler
DÜŞÜNCELER: Kendilik, ilişkiler ve genel olarak hayatla ilgili olumsuz inanışlar (olumsuz çalışma modeli), neden-sonuç ilişkisi kuramama, dikkat ve öğrenme problemleri
İLİŞKİLER: Güvensiz, kontrolcü, manipülatif, sevgi ve diğer özel duyguları alma ve vermede güçlük, yabancılarla ayrım yapmaksızın sıcak ilişkiler kurma, akranlarla dengesiz ilişkiler, kendi hataları ve sorunlarından başkalarını sorumlu tutma, başkalarını suçlama
FİZİKSEL: Zayıf hijyen, taktil olarak savunucu (tactilely defensive), enürezis ve enkoprezis, kazalara meğilli, yüksek ağrı toleransı, genetik predispozisyon (örn. depresyon, hiperaktivite)
AHLÂKÎ/RUHSAL: İnaçsızlık, şefkatsizlik, vicdansızlık, sosyal değerlerin ve anlamın yokluğu, kötüyle ve hayatın karanlık tarafıyla özdeşim kurma

BAĞLANMA NEDİR?
Bağlanma, çocuk ve bakım verici arasında hayatın ilk yıllarında kurulan derin ve süregen bağlantıdır. İnsanlık durumunun zihin, beden, emosyonlar, ilişkiler ve değerler gibi tüm bileşenlerini derinden etkiler. Bağlanma, ebeveynlerin çocuklarına yaptıkları birşey değildir; daha çok, süregiden karşılıklı bir ilişkide ebeveynler ve çocukların birlikte yarattıkları birşeydir. Koruyucu ve seven, rehberlik ve destek sağlayan bir bakım vericiye bağlanma, milyonlarca yıllık evrimden kökenini alan temel bir insan ihtiyacıdır. Bağlanma içgüdüsü vardır: Bebekler içgüdüsel olarak güvenlik ve bakım vericilerle “güvenli temelin” güveninin arayışındadırlar. Bağlanma evrimsel kökenli fizyolojik, emosyonel, kognitif ve sosyal bir fenomendir. Bebekteki içgüdüsel bağlanma davranışları bakım vericilerden (sosyal serbestleştiriciler) gelen işaret ve ipuçlarıyla aktive olur. Dolayısıyla, bağlanma süreci, bakım verici ve bebeğin birbirlerini zaman içerisinde etkiledikleri “ortak düzenleyici sistem” olarak tanımlanabilir.
Güvenli bağlanmanın, bakım vericiye yakınlık vasıtasıyla hassas bebeğin emniyeti ve korunmasını sağlamak olan temel işlevinin dışında, çocuklar için başka önemli işlevleri de vardır:
1) Gelecekteki tüm emosyonel ilişkilerde örnek alınacak olan temel güven ve karşılıklılığı öğrenmek
2) Sağlıklı kognitif ve sosyal gelişime neden olacak olan çevreyi güvenlik ve emniyet duygularıyla keşfetmek
3) Dürtülerin ve emosyonların etkili idaresini sağlayacak olan kendini düzenleme yeteneğinin gelişmesi
4) Rekabet hissi, özgüven, bağımlılık ve otonomi arasında denge kurmayı sağlayacak olan kimlik gelişiminin temellerinin atılması
5) Eşduyum, merhamet ve vicdandan oluşan ahlâkî değerlerin çerçevesinin çizilmesi
6) Çekirdek inanç sistemini oluşturur -ki, bu, kendiliğin, bakım vericilerin, ötekilerin ve genel olarak hayatın kognitif yönden değerinin biçilmesini içermektedir
7) Stres ve travmaya karşı beceriklilik ve dirençliliği kapsayan bir savunma sağlar

Hayatlarına güvenli bağlanmayı tesis ederek başlayan çocuklar, gelişim sürecinde hayatın her alanında daha iyi işlev gösterirler. Çok sayıda uzunlamasına çalışmada güvenli bir şekilde bağlanmış çocuklar zaman içerisinde aşağıda belirtilmiş alanlarda daha iyi oldukları gösterilmiştir.
Özgüven
Bağımsızlık ve otonomi
Sıkıntılara karşı direnç gösterme
Dürtüler ve duyguları idare edebilme
Uzun dönem dostluklar
Ebeveynler, bakım vericiler ve diğer otorite figürleri
Sosyal olaylarla başa çıkma yetenekleri
Güven, yakınlık ve duygulanım
Kendilik, âile ve toplumla ilgili olumlu ve umut dolu inanç sistemleri
Empati, şefkat, vicdan
Okulda davranışsal performans ve akademik başarı
Erişkin oldukları dönemde kendi çocuklarının güvenli bağlanabilmesini sağlamak

BAĞLANMA BOZUKLUĞU HASTALIĞI SEBEPLERİ

Aşağıdaki durumlar ve deneyimleri yaşayan çocuklar bağlanma bozukluğu gelişimi açısından yüksek risk altındadırlar:
Ebeveyn veya bakım vericiyle ilgili faktörler
İhmâl veya kötüye kullanım;
Etkisiz veya duyarsız bakım;
Depresyon: ünipolar, bipolar, postpartum;
Ağır ve veya kronik psikolojik rahatsızlıklar: biyolojik ve veya emosyonel;
Ergen ebeveyn;
Madde kötüye kullanımı;
Kuşaklar arası bağlanma güçlükleri: âileden kaynaklanan çözümlenememiş sorunlar, ayrılık – kayıp – kötü davranılma hikâyesi;
Uzun süre yokluk durumu: hapishâne, hastâne, sürgüne gönderilme;
Çocukla ilgili faktörler
Zor mizaç; ebeveynler veya bakım vericilerle uyumsuzluk;
Prematüre doğum;
Tıbbî durumlar: geçmemiş ağrı (örn iç kulak), kolik;
Hastâneye yatışlar: separasyon ve kayıp;
Gelişememe;
Konjenital ve veya biyolojik sorunlar: nörolojik sorun, fetal alkol sendromu, in utero ilaç maruziyeti, fiziksel yetersizlikler;
Çevreyle ilgili faktörler
Fakirlik;
Şiddet: mâdur ve veya şâhit;
Destek yokluğu: babanın ve akrabanın yokluğu, izolasyon ve hizmetlerin yokluğu
Birden çok ev dışında yerleştirilmeler: çocuk esirgeme kurumlarında yer değiştirmeler, çok sayıda bakım verici;
Yüksek stres: evlilik çatışmaları, âile dezorganizasyonu ve kaos, şiddetin yoğun olduğu toplum;
Uyaran eksikliği…

DÜZELTİCİ BAĞLANMA TERAPİSİ

Micharl Orlans, Dr Tery Levy ve arkadaşları Bağlanma Bozukluğu Hastalığı olan çocuklar ve âilelerinin tedavisiyle ilgili yaklaşımların geliştirilmesi ve düzenlenmesi üzerine çalışmaktadırlar. Etkili tedavi: güvenli bağlanma paternleri geliştirme; sistemik ve bütünleştirici müdahaleler ve gelişimsel bir yapıyı kullanmayı içerir.

Güvenli bağlanma örüntüleri oluşturmak/yaratmak: Birincil terapötik hedef, ebeveyn-çocuk ilişkisinde güvenli bağlanmayı kolaylaştırmaktır. Bu hedefe ulaşmak için, çocuğun erken gelişim dönemlerinde mevcut olmayan güvenli bağlanma unsurlarının yeniden yaratılması gereklidir. Holding Nurturing Process (Tutma Besleme Süreci) bağlamında, çocuklara yapı, attunement (sözlük anlamı akort etmek demek), empati, olumlu duygulanım, destek, karşılıklılık ve sevgi sağlanır. Bu süreç, sosyal serbestleştiriciler, güvenli kapsanma, düzeltici dokunma, bağlanma davranışını kontrol eden “eski beyne’” erişim ve olumlu gelişimsel değişikliklerin meydana geldiği güvenli bir temelin gelişimi vasıtasıyla güvenli bağlanmayı destekleyen, bir terapötik ilişki ve ortamdır.
Sistemik: Bağlanma, ebeveyn-çocuk, evlilik, âile, akrabalar ve toplumu içeren üst üste geçen ilişki sistemleri bağlamında gelişir. Örneğin, anne-bebek ilişkisini kalitesi babanın davranışları ve yaklaşımlarından etkilenir. Dolayısıyla, etkili tedavi, çocuk ve âilenin çeşitli sosyal sistemlerine yönelik olmalıdır.
Holistik ve bütünleştirici: Tedavinin odak noktasını, zihin, beden, davranışlar, emosyonlar, ilişkiler ve ahlâk oluşturur. Terapötik girişimler ve stratejiler çeşitlidir –deneysel, psikoedükatif, kognitif, beceri-temelli. Sağlık ve disfonksiyonun oluşumunda birçok faktörün etkileşimde bulunuyor olması, holistik yaklaşımın temelini oluşturur.
Revisit, Revise, Revitalize: Tedavi, her basamağın başarıyla tamamlanmasıyla bir üst adıma geçilmesini gerektirir. Yâni, gelişimseldir. Çekirdek mes’eleye yönelebilmek için öncelikle bağlanma ile ilgili travmaya geri dönülür. Sonra, inanç sistemleri, seçimler, ilişki örüntüleri ve başa çıkma yöntemlerinin gözden geçirilmesi kolaylaştırılır. En son olarak, yeniden canlandırma, başarıların kutlanması, olumlu değişikliklerin sağlamlaştırılması ve geleceğe dönük umutların güçlendirilmesini içerir.

Terapinin başarısı için çalışma ortaklığı kurmak ve güven ilişkisi kurmak gerektiği için ağır bağlanma bozukluğu olan çocuklarda, geleneksel psikoterapötik yaklaşımlar başarısız olmuştur. Erken dönemde güvenli bir bağın kurulmamış olması, kontrol ihtiyacı, yakınlaşma korkusu ve karşılıklılığın olmamasına neden olur. Terapötik hedef, değer vererek sağlam bir şekilde sorumluluğu almak ve çocukla zaman içerisinde bir çalışma ilişkisi kurmaktır. Antisosyal kişilik bozukluğu olan kişilere yardımı güçleştiren benzer tipik güçlükler (empati yokluğu, vicdansızlık, öfkeli, sahtekâr, karşı koyucu, ben-merkezci) bu çocuklarda da mevcuttur. Âile ve toplum içerisinde yaşamayı başarabilmek için elzem olan, güven, empati, kooperasyon ve vicdan gibi temellerin yavaş yavaş aşılanması terapötik güçlüklerdendir.

İKİ HAFTALIK TEDAVİ PROGRAMI

Bu tedavi programının adı “İki haftalık Yoğunlaştırılmış”’tır ve Bebeklik veya Küçük Çocuklu Döneminin Tepkisel Bağlanma Bozukluğu Hastalığı DSM-IV (313.89) tanısı almış çocuklarla çalışmak için geliştirilmiştir. Çocuklar sıklıkla aynı zamanda, Karşıt Olma Karşı Gelme Hastalığı, Posttravmatik Stres Hastalığı, Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Hastalığı ve Depresyon tanılarını alırlar. Hepsi de hayatın erken dönemindeki önemli kayıplara yönelik yas tepkisinden muzdariptirler.

Tedavi, iki hafta boyunca, pazartesiden cumaya, günde üç saat sürer. Âileler bölgedeki küçük otellerde kalır. Terapide geçen süre, çocuklar, ebeveynler ve tüm âile birliği ile çalışmaları arasında bölünmüştür. Tedavinin odağı ve biçiminde esneklik sağlayabilmek amacıyla, sıklıkla iki terapist kullanılır. İki haftalık yoğun tedavi döneminde takip edecek terapistlerin katılımı desteklenerek, hem süpervizyon sağlanır hem de daha etkili takip kolaylaştırılmış olur.

Tedavi her zaman çocuk ve ebeveynleri içerir. Ebeveynler ya çocuklarıyla birlikte terapi odasındadırlar ya da başka bir odadaki televizyondan tedaviyi takip tmektedirler.

‘’İki Haftalık Yoğunlaştırılmış Terapi’’ aşağıdaki alanlara odaklanır:

1. Çocuk: travma, Bağlanma Bozukluğu Hastalığı ve olumsuz çalışma modeline yönlenmek (olumsuz inanç sistemi ve kendilik imgesi) ; sosyal başa çıkma becerileri öğrenmek (iletişim, öfke-idaresi, sorun-çözme), saygı, sorumluluk, karşılıklılık, beceriklilik
2. Ebeveyn-Çocuk İlişkisi: güven, şefkat, mahremiyet, iletişim ve karşılıklılığı içerecek şekilde güvenli bağlanmayı arttırmak; öfkeyi ve olumsuz bağlantı kurma örüntülerini azaltmak
3. Âile mes’eleleri: kardeşlerle ilgili olumsuz ilişki örüntülerine yönlenmek; âile içinden ve dışından gelen destek, istikrar ve umut, neş’e ve olumluluk havasını güçlendirmek.
4. Ebeveynlik becerileri: Bağlanma Bozukluğu Hastalığı olan çocukta (öfkeli, karşı gelen, güvensiz, kontrol edici, hilekâr) etkili özel kavramlar, beceriler ve yaklaşımları öğrenmek
5. Ebeveynler: geçmiş ve veya bugünle ilgili çözümlenememiş ve etkili işlev göstermeyi engelleyen meseleleri ele almak; ailenin kökeni (geçmiş kayıplar, travma, bağlanma güçlükleri) ve evlilik/ilişki sorunları.

 

Paylaş Paylaş
Yeni Eklenen Yazılar

Kerem Doksat Show TV de Zahide Yetiş ile 2

Prof. Dr. Mehmet Kerem Doksat, DÜNYA KADINLAR GÜNÜ sebebiyle, 08.03.2016 tarihinde Show Tv'de Cahide Yetiş ile canlı...

Kerem Doksat Show TV de Zahide Yetiş ile

https://youtu.be/T4u3Ni2y7Bs...

Kerem Doksat Show TV de Zahide Yetiş ile 1

https://youtu.be/8AQsrmb31ZY...

SİGARA BIRAKMA VE HİPNOZ TEKNİĞİ

KEREM DOKSAT'TAN, UYGULAMALI SİGARA BIRAKMA HİPNOZ TEKNİĞİ. ...

ÇOCUKTA CİNSEL TACİZİ DEĞERLENDİRME VE GÖRÜŞME TEKNİĞİ

NESLİM DOKSAT, 2015 ŞİDDETİ ANLAMAK KONGRESİNDE ÇOCUKLARDA CİNSEL TACİZİ DEĞERLENDİRMEYE YÖNELİK KURS VERİYOR. ...

Web Tasarım Sapka.org   ©