Mutlu ve Sağlıklı Çocuk Yetiştirme Sanatı

Neslim Güvendeğer Doksat      25 Aralık 2013 Çarşamba      4191

 

Mutlu ve Sağlıklı Çocuk Yetiştirme Sanatı

 

Mutlu ve sağlıklı bir çocuğun ancak huzurlu bir âile ortamı içerisinde yetişeceğini göz önüne alırsak, önce huzurlu bir yuva nasıl kurulur kavramını üzerinde durmak faydalı olacaktır.

 

Bunun için, evlenmeye karar veren çiftin öncelikle kendilerinden ve karşı cinsten beklentilerinin ne olduğunun tam anlamıyla farkında olmaları, evlilik müessesesinin maddî ve mânevî her çeşit sorumluluğunu taşımaya hazır olmaları gerekir. Birbirlerini çok iyi tanıyıp şartsız kabul etmeleri, birbirlerine karşı sevgi ve saygı duymaları esastır.

 

Evlilik süresince saygı ve sevginin devamı, eşlerin birbirlerine karşı olan sorumluluklarını eksiksiz yerine getirmeleri büyük önem taşır. Çiftin evle ilgili olarak yürütülmesi gerekli olan iş yükünü eşit olarak paylaşmaları âile ortamı içerisindeki iletişimi olumlu yönde besler.

 


Çocuk sâhibi olmak sorumlulukları daha da arttıracağı için, çiftin evlilik süresince önce bu yukarıda belirtilen hususları yerine getirip getiremediklerini iyice gözden geçirdikten sonra çocuk sâhibi olmaya karar vermeleri çok akıllıca olacaktır.

 

Huzurlu ve mutlu bir evlilikte, çiftin her ikisinin de isteği doğrultusunda çocuk sâhibi olmak, mutlu ve huzurlu evlât yetiştirmenin en temel özelliktir. Ardından gelmesi gereken ikinci temel özellik, annenin rahat bir gebelik süreci geçirmesinin teminidir. Bilimsel verilere göre, annenin stresi veya mutluluğu hâmileliliğin daha ilk günlerinden itibâren bebeği etkilemektedir. Bu dönemde âile içinde yaşanacak olan her çeşit sıkıntı, annenin ruh sağlığını ve dolayısıyla bebeği olumsuz yönde etkiler. Tersi de geçerlidir. Annenin bu dönemde huzurlu olması, eşiyle mutlu olması, rahatlatıcı faâliyetlerde bulunması bebeği daha anne karnındayken huzurlu kılar.

 

Komplikasyonsuz, sorunsuz bir doğumdan sonra, en kısa zamanda bebeğin anne ve babasıyla temas kurması çok önem taşır. Annenin çocuğu hemen emzirmesi, hem bebeğin bağışıklık sisteminin gelişmesi hem de anne çocuk ilişkisinin bir an evvel kurulması açısından çok önemlidir.

 


Anne ve babanın eşit bir rol dağılımıyla bebeğin temel bakım ihtiyaçlarını (beslenme, uyku, barınma, sağlık, eğitim, duygusal ihtiyaçlar) eksiksiz karşılamaları, ona şefkat ve sevgi, göstermeleri şarttır.

 

“Aynalama tekniği” ile göz ilişkisi kurarak bebeğin onların sevecen ve destekleyici, güven verici mimiklerini algılamasını sağlamaları, onunla konuşmaları, annenin de babanın da âile ortamı içerisinde huzurlu olmaları bebek ruh sağlığı açısından çok büyük önem taşır.

 

Çocuğun yürümesi, konuşması, sosyal jest ve mimikleri yerinde kullanması düzene girdikten sonra, tuvalet terbiyesi aşaması gelir. Bu dönemde de çocukla didişmemek, zorlayıcı olmamak, dikkatini başka bir şeylere yöneltmek, tatlı-sert ve kararlı bir otoriteyle çocuğun becerisini destekler nitelikte bir tutum sergilemek en uygun olanıdır.

 

2–3 yaş aralığında, artık özerkliğini kazanmış olan çocuğun “fizyolojik inatlaşma” döneminde olduğu unutulmamalıdır. Çocukla inatlaşmayan, olumsuz davranışı ikaz edip ısrarı hâlinde ilgi ve desteği kesen, doğru davrandığında desteği arttırma yoluyla ödüllendiren ebeveyn tutumu çok faydalı olacaktır. Mantık yoluyla ikna çabaları hiçbir işe yaramaz. 2–6 yaşlarındaki çocuklar uzun izahları idrak edemezler. O yüzden, ödüllendirici destekleyici yaklaşım (“aferin” demek vb.) veya istenmeyen davranışın devamı hâlinde, ilginin kesilmesi ve görmezden gelme tavrı çocuklar üzerinde çok daha etkili olur. 3 yaşında vicdanî gelişimi başlayan çocuğa toplumsal doğrular ve yanlışlar bu anlatılan şekilde öğretilmeye başlanmalıdır.

 

3 yaş, çocuğun artık oyun oynayabildiği yaştır. Bu yaşlardan itibâren anne ve babanın çocukla bol bol yaratıcı nitelikte oyun oynaması çocuğun öğrenmesini arttırır.
Bu dönemden sonra kız çocuklar anneyle, erkek çocuklarsa babayla özdeşim kurarak, ileride onlar gibi başarılı bir baba veya iyi, güzel ve çalışkan bir anne olmayı hedeflerler. Bu yaşlarda ebeveynlerden birisi çocuğun hayatında olmazsa gereken özdeşim modelinin kurulması eksik kalmış olur. O nedenle bu yaşlarda da hem annenin hem de babanın çocuğuyla kaliteli bir paylaşım yaşaması çocuk ruh sağlığı açısından çok büyük önem arz eder.

 

4–6 yaş arası, çocuğun âile içinde eğitilmesinin yanı sıra, ana okulu veya ana sınıfına devam ederek ilköğretime hazırlandığı bir süreçtir. Bu yaşlarda okulun, meslek sâhibi olmanın anlam ve önemi âile içinde özellikle vurgulanmalıdır.

 

6 yaş sonrası, yâni ilköğretime başlama; çocuğun okul hayatına alışması, akademik sorumluluğu üstlenmesi, akran ilişkilerini kurması, sosyalleşmesi açısından çok önemli bir süreçtir. Bu dönemde anne ve babanın çocuğun dersleriyle eşit şekilde ilgilenmeleri, öğretmen ve idârecileriyle iletişim kurmaları çocuğun akademik yönden adaptasyonunu kolaylaştırır. Çocuğun başarısının sözel olarak ödüllendirilmesi, başarısız olduğu alanlarda aşağılanıp kızılmadan çalışmasının sağlanması önemlidir. Yetenek ve davranışlarının başka çocuklarla mukayese edilmemesi, hatalı davranışlarının ikâz edilerek doğru olanlarının desteklenmesi en uygun ebeveyn tutumlarıdır.

 

Ders çalışma sorumluluğunun kazandırılmasında okul kadar âilenin de büyük katkısı olmakla birlikte, çocuğun yarış atı gibi görülmemesi, lise ve üniversiteye giriş sınavlarının hayatın tek amacıymış gibi yansıtılmaması çok büyük önem taşır. Sosyal kulüplerin, spor, sanat ve müzik faâliyetlerinin, sosyal ilişkilerin de en az akademik başarı kadar önemli olduğu âile içinde mutlaka vurgulanmalıdır.

 

Çocuğun yeteneklerini ortaya çıkartmak için çok küçük yaşlardan itibâren spor, müzik ve san’at alanında önünü açacak faâliyetlere yer verilmesi, yeteneğinin ve ilgisinin olduğu alanların desteklenmesi, ancak bu konuda asla zorlanmaması uygundur. Ebeveynlerin, lise ve üniversite tercihlerinde çocuğu gerçek kapasite ve ilgisine uygun düşecek şekilde teşvik etmeleri gereklidir. Meslek hayatına atılacak olan bireyin kendileri değil çocukları olduğunun, dolayısıyla onların mutluluğunun ön plânda olduğunun her zaman akılda tutulması gerekmektedir.

 


Ergenlik dönemindeki gençlere tatlı sert ve sevecen bir otoriteyle yaklaşılması en doğru olanıdır. Bu yaşlardaki gençlere direktif yaklaşmaktan ziyâde, onları iknâ edecek şekilde yaklaşmak çok daha etkilidir. Bu yaşlardaki gençlerde sigara, alkol veya uyuşturucu madde suiistimâline karşı tedbirli olunmalı, onlarla kurulan duygusal iletişim asla ihmâl edilmemelidir. Karşı cinsle ilgili arkadaşlıkları konusunda gençler ebeveynleriyle konuşabilmeli, uygun olan yönlendirmeyi onlardan alabilmelidirler.

 

 

Mutlu ve sağlıklı çocuklar yetiştirebilmek için âile içinde genel olarak olmazsa olmaz kurallar şunlardır:

 

—Karşılıklı sevgi ve saygıya dayalı hoş bir âile içi iletişimi ve ortamının yaratılması, öncelikle ebeveynlerin kendilerinin çocuklara karşı böyle bir model teşkil etmeleri;

 

—Yüksek sesli tartışma ve fiziksel şiddete asla yer verilmemesi;

 

—Çocuklarla ilgili olan her çeşit sorumluluğun üstlenilmesinde anne ve baba arasında rasyonel ve makûl bir rol dağılımı olmalıdır. Tek bir ebeveynin her çeşit sorumluluğu üstlenmesi zaman içinde bitkinliğe yol açar.

 

—Her çeşit sorunun âile içinde kaliteli bir iletişim ve paylaşımla ele alınarak çözülmesi, çocuklara sorunlarla başa çıkma stratejileri açısından güzel bir model teşkil etmiş olur.

 

—Çocuklara her konuda destek çıkılmalı, ilgi ve becerileri doğrultusunda olabilecek tüm imkânlar onlara sunulmalı, ancak seçimleri konusunda asla aşırı müdahaleci ve yönlendirici davranılmamalıdır.

 

—Ders çalışmaları teşvik edilmeli, ancak başarı konusunda asla aşırı baskı uygulanmamalı, çocukların bu açıdan diğer akranlarıyla mukayesesi yapılmamalıdır.

 

—Çocuğun terbiyesinde fiziksel şiddetin, yüksek sesle azarlamanın asla yeri yoktur. Hatalı davranışları cezalandırmaktan ziyâde, çocuğun konuşma yoluyla ikaz edilmesi ve uygun davranışın anlatılması, davranışını düzeltebilmesi ona bir şans daha verilmesi, doğru davranırsa bu başarısının takdir edilmesi en uygunudur.

 

—Çocukları sürekli ikaz etmemek, bir şeyi defalarca söylememek çok önemlidir. Çocuk söyleneni yapmıyorsa ısrarcı davranmaktan ziyade, şâyet küçükse ilgiyi kesip bir süre sonra tekrar gaza getirerek yapmasını teşvik etmek, büyük çocukları ise ikna ederek istenileni yapmasını sağlamak çok daha etkilidir.

 

—Çocukları maddî yollarla ödüllendirmekten ziyade, mânevî olarak takdir edip bu şekilde ödüllendirmek çok daha uygundur.

 

—Çocuğun okuldaki hayatı veya özel hayatı konusunda bilgi sâhibi olabilmek için aşırı sorgulayıcı olmaktan ziyâde, dostâne bir ebeveyn tutumu sergileyerek sohbet içinde bu bilgileri öğrenmek ve bu konuda gereken yönlendirmeyi yapmak en uygunudur.

 

—Çocuğun ruhsal gelişimini ve sıkıntılarını yakından takip etmek, sorun olduğu takdirde bir çocuk ve genç psikiyatrından uzman görüşü almak çocuk ruh sağlığı açısından son derece önemlidir.

 

Görüldüğü üzere, mutlu ve sağlıklı çocuk yetiştirebilmek bir san’attır. Bunun için anne ve babanın ruh sağlığının da yerinde olması, aralarında sevgi ve saygıya dayalı bir iletişimin bulunması gerekmektedir.

 

En doğru şekilde çocuk yetiştirebilmek için tüm bu şartların karşılanabildiği, huzurlu ve mutlu âilelerden oluşan bir toplumda yaşamak ümidiyle…

 


 

 

Doçent Dr. Neslim Güvendeğer Doksat

 

Paylaş Paylaş
Yeni Eklenen Yazılar

Kerem Doksat Show TV de Zahide Yetiş ile 2

Prof. Dr. Mehmet Kerem Doksat, DÜNYA KADINLAR GÜNÜ sebebiyle, 08.03.2016 tarihinde Show Tv'de Cahide Yetiş ile canlı...

Kerem Doksat Show TV de Zahide Yetiş ile

https://youtu.be/T4u3Ni2y7Bs...

Kerem Doksat Show TV de Zahide Yetiş ile 1

https://youtu.be/8AQsrmb31ZY...

SİGARA BIRAKMA VE HİPNOZ TEKNİĞİ

KEREM DOKSAT'TAN, UYGULAMALI SİGARA BIRAKMA HİPNOZ TEKNİĞİ. ...

ÇOCUKTA CİNSEL TACİZİ DEĞERLENDİRME VE GÖRÜŞME TEKNİĞİ

NESLİM DOKSAT, 2015 ŞİDDETİ ANLAMAK KONGRESİNDE ÇOCUKLARDA CİNSEL TACİZİ DEĞERLENDİRMEYE YÖNELİK KURS VERİYOR. ...

Web Tasarım Sapka.org   ©