Neslim Güvendeğer Doksat | 24 Aralık 2013 Salı | 4795 |
Füsun SAKA – Tempo Dergisi 06.04.2005
Toplumun genelinin içinde ya da dışında olarak tanımlanan normal ve anormal insan, yeniden sorgulanıyor
Peygamberler normal insanlar mıydı? Kişi örnekleri verecek olursak: Atatürk ya da Beethoven normal miydi? Ya ilham perisini bekleyen sanatçılar… Bir soru daha: ”Anormalleri normal kabul edenler normal mi?” Sorularınıza bu haberde yanıt bulabilirsiniz
Siz normal misiniz, yoksa anormal mi? Bunu hiç düşündünüz mü? Eğer bu soruya yanıt verebiliyorsanız, neye ya da kime göre normal veya anormalsiniz? Bu sorular ilk bakışta tuhaf görünse de hemen herkesin merak ettiği bir gerçek. Yüzlerce yıldır topluluklar halinde yaşayan insanlar, genele uyanları normal, genelin dışında kalanları ise anormal olarak tanımladı ve dışladı. Ve normal ya da anormal olmak, kişinin psikolojik yapısını ele verdiği için toplumdaki konumunu da direkt olarak etkiledi, etkilemeye de devam ediyor. Ancak bugün bu tanımı psikiyatrlar yeniden sorguluyor; sanatçıların, devlet adamlarının, dini liderlerin genele tuhaf gelebilecek davranışları bulunduğunu, ama bu davranışların onlara anormal denmesine neden olamayacağını savunuyor bilim adamları. Aynı zamanda toplumda çok saygın yerleri olan birçok insanın da anormal sayılabilecek davranışları olduğuna dikkat çekiyorlar.
Psikiyatr Dr. Özkan Pektaş, anormalliği kaldıran normallerin, daha anormal kişilikler olduklarını iddia ediyor ve şunları söylüyor: “Farz edin ki, bir obsesif-kompülsif kocası ya da karısının bu rahatsızlığını yıllardır kaldıran bir insan var. Bu zaman içinde kişinin hastalığı ilerliyor ve hasta olduğunu da düşünmüyor. Dolayısıyla burada, yakını olan insanın daha hasta olabileceğini düşünüyoruz, çünkü bir süre sonra bu tür rahatsızlıklar çevredeki insanlara bulaşır, aynı grip gibi. Biz anormal görünüp normal olma durumunu özellikle sanatçılarda görüyoruz. Özel yaşamları hiç garip değil, kesinlikle çok basit yaşıyorlar ama yine aynı insanlar sahnede eserlerini ortaya koyarken garipler. Bu da onlara farklı bir kimlik kazandırıyor, ama dediğim gibi özel yaşamları sizinki, benimki kadar sıkıcı ve normal. Böyle olmadığı zaman zaten büyük tehlike oluşuyor.”
Normallik ve anormallik üzerine araştırmalar yapan Prof. Dr. M. Kerem Doksat ile bu konu üzerine konuştuk…
- Normal ve anormallikten söz edecek olursak, delilik nedir?
Delilik, dünyada hâlâ çok tartışmalı bir konu. Amerikan psikiyatri anlayışına göre, teşhis konulabilir istatistiksel zihinsel bozukluklara konu olan rahatsızlıklar, delilik sınırını da belirliyor. Mesela, psikozlar, gerçekte olmayan şeyleri idrak etmek, hallüsinasyon görmek, gerçek olmadığı halde ikna yoluyla değiştirilmesi mümkün olmayan inançlar, yani belirgin davranış bozuklukları, ortalıkta mastürbasyon yapmak, ona buna saldırmak, ortaya dışkı yapmak, aşırı içine kapanmak, toplumdan tamamen uzaklaşmak gibi durumlar, deliliğe işaret ediyor ve kanıt olarak kabul ediliyor.
- Peki, normal görünen anormal, anormal görünen normaller kimler?
Öyle insanlar var ki, onlara kimse anormal diyemez, demeye cesaret edemez ama çok anormal davranışları vardır. Mesela, hemen bütün peygamberler, mistikler buna örnektir. Onlar, günlük yaşamlarında çok saygın insanlar olmalarına rağmen, hayatlarının bazı dönemlerinde inzivaya çekilir ve tanrıyla konuşurlar. Bunları ele alırsak; bu insanların akıl sağlığı bozuktur denebilir, ama bunu söylemek de doğru değil hakikaten; çünkü hayatını çok iyi bildiğimiz bu insanlar güvenilir, düzgün, doğru hayatlar sürmüşler. İnsanlara günlük hayatta yol göstermişler ama bir yandan da gerçekte olmayan, herkesin görmediği şeyleri idrak ediyorlar.
- O zaman bu davranışları sergileyenlere deli denmeyişinin nedeni nedir?
Bizim psikiyatride ‘amigdala’ dediğimiz, beynin çok derinlerinde yer alan bir sistem var. Mistik yaklaşımların çekirdeği orada yapılanıyor. Çünkü orası, doğuştan getirdiğimiz, evrimsel olarak dünyanın varoluşundan beri alınan bilgilerin kısmen depolandığı yer. Biz dünyaya, beyaz bir sayfa olarak değil, bir sürü donanımla geliyoruz. Orada, ne zaman yaşlanacağımız, ne zaman öleceğimiz, ne zaman yürüyeceğimiz gibi bilgiler var. Eski çağlardaki bilgilerin depolandığı bu yere doğrudan ulaşmamız ise mümkün değil. Ancak derin meditasyon ile ulaşmak mümkün. Sembollerle çıkıyor ortaya. Yani oraya kelimelerle ulaşmanın imkânı yok. Çeşitli araştırmalar sonunda görülmüş ki; amigdala aktive olunca, o bölgede gama ışınları artıyor. Sorunuza gelirsek: Bu insanlar olağandışı idraklere sahipler. Ve bu insanlara normal sınırlar içinde bakınca, ses duyuyor, bir şeyler görüyorlar, yani aynen psikolojik rahatsızlıklardaki gibi görüntü sergiliyorlar. Bu adamlara bugünkü psikiyatri bilimi deli diye yaklaşır, ama değillerdi.
- Konuyu günlük hayata uyarladığımızda, hepimize uyan tanımlamalardan bahsedersek.
Büyük yaratıcı bilim adamları, sanatçılar ki, bunlara kimse deli diyemez ama normal dışı davrandıkları kabul ediliyor. Mesela Picasso, özellikle kadınlara garip şekilde düşman, bir yandan da çok çapkın, ama aşağılıyor da. Ve onun dehasına şüphe yok. Bakınca farklı oldukları görülüyor, ama davranışlarında ciddi farklılaşmalar yok.
- Normal ne anormal ne?
Bu, öyle acayip bir şey ki. Beethoven’a bugünkü kriterlerle borderline denebilir. Ağır öfkesi, müthiş fırtınalı bir hayatı var. Deli diyemiyorsunuz ama normal demeye de kimsenin hakkı yok. Güncel örnekler vermek istemiyorum ama mesela divan şiirinde eşcinsellik göklere çıkarılmıştır. Şiirlerin çoğu, erkek eşcinselliği üzerinedir. Ve o dönem büyük partiler halinde bu tür şeylerin yaşandığını, çok sıra dışı işler yapıldığını biliyoruz. Bu dönem şairlerinden bir kısmı ciddi şekilde davranış bozukluğu gösterir ama anormal değildir.
Normale gelirsek; averaj içinde olan, sıradan insanın normları, normali oluşturuyor. 90 ile 110 arası zekâ toplumun yüzde 75′ini oluşturuyor. Altını bırakalım ama 180 IQ’lu insan ne olacak? İşte o da normal değil, ama toplumun üzerinde aynı zamanda. Mesela bir holdingi yönetecek insanın aslında IQ’sunun en az 140 civarında olması lazım. Ama 140 IQ’lu adam zor bulursunuz. O zaman, işlevsel normalite kavramı ortaya çıkıyor. Uzlaşma noktası bu.
- Anormallikten bahsedersek…
Çok saygıdeğer, aklı başında, saygın, mükemmel insan diye tanıdığımız pek çok insanın aslında normal kabul edilmesi hiç mümkün olmayan garabetleri olabiliyor, fakat bunlar hiç açığa çıkmadığı için bilinmiyor.
Fetişistlerin çok azı psikiyatra gelir, neden? Ayakkabılar bu durumdan yakınamaz da ondan. Adamın sahip olduğu binlerce kadın ayakkabısı vardır, onlara sarılır uyur ya da mastürbasyon yapar ama bunu kimse bilemez. Bu adam öte yandan bakıyorsunuz saygıdeğer bir işadamı, evli, çocukları var.
Mesela bir hastamın pornomanisi vardı ve bu nedenle bir garsiyonere sahipti. Normal cinsel ilişkiye giremediği için evine çok yakın bir yere garsiyoner tutmuştu. Gidip orada porno film seyrediyor, sonra eşinin yanına dönüyordu. Eşi durumu öğrenince boşandılar, sonra yeniden evlendi. Bu, bir cinsel sapmadır. Mesela obsesif kompülsif bozukluğu olan hastalar var. Onlar da dışarıda normal görünebilirler ve çok az zaman sorunları açığa çıkar. Zekice gizlerler, evlerinde terör estirir ama dışarı belli etmezler. Asansördeyken, asansörün belirli katlarda durması halinde başlarına bir şeyler geleceğini, durmazsa gelmeyeceğini hesaplarlar. Bunlar genellikle yalnız yaşar, sorunlarını çok yakın dostları bilir sadece. Toplum içinde ise iyi ve hoşturlar.
Çoğu yaratıcı sanatçı, ilham denilen periyi bekler ve onun ne zaman geleceği belli olmaz. Mesela onları vapurda, ofiste şarkı söylerken bulursunuz ya da herkesin sineye çektiği şeyleri çekmezler, tepkilidirler, narsistik yapıya sahip olurlar, kurallara uymayı sevmezler, sıradan insanların hoşlanmayacağı esprileri yaparlar. Sıradan insanlar onlardan rahatsız olur ama kendilerine has çekicilikleri vardır ve onlar üzerinde yanaşma-kaçınma çatışması yaratırlar. Fazla bulaşmamak gerekir duygusunu çevrelerine yayarlar. Onların beyinlerindeki filtre sistemlerinin sıradan insanlardan farklı olduğu üzerine de çalışmalar var.
Bu insanlar bizim gibi sıradan insanlara göre anormal ama belki ideal insanlar. O nedenle, normal gibi görünenler anormal ve anormal gibi görünen insanlar normal olabilir. Mesela paranoid insanlar aşırı şüpheci, kötücül düşünür, öküzün altında buzağı ararlar ve sıradan insanları rahatsız ederler. Ama onlardan çok iyi dedektif ve romancı çıkar. Narsistikler müthiş ukaladır ama onlardan çok iyi devlet adamı, yönetici, sanatçı çıkar. Mesela Atatürk olumlu narsistiktir.
- Sıradan olmazsanız da yaşama şansınız olmuyor sanırım.
Evet, iki ucu keskin bıçak aslında. Sıradan olmayan ama deli de olmayan, sıradan üzeri ‘sür normal’ olan insanların, sıradanların çoğunluğu oluşturduğu dünyada yaşamaları ne kadar zor ama aynen sıradan insanlar için de zor. O nedenle normallik-anormallik son derece izafi de olabilir. Mesela sıradan bir Adanalı bakkala gidip, çok rica ederek bir mal isterseniz, size kızar ve “Ne yalvarıyorsun, paran mı yok?” der. Bu, benim başıma geldi. Adana’da sıradan bir garsondan kebap rica ederseniz, sizi eşcinsel sanabilir; bu, kötü ya da iyi değil, oranın normali.
Filozoflar da sıradan insanlar gibi davranmaz. Onların çoğu ciddi anormal insanlardır. Kant mesela ağır bir obsesif kompülsif bozukluk yaşamış, hiçbir kadınla ilişkisi olmamış. Alışverişe gidiş saatleri bile hiç şaşmazmış.
Bunları yapıyorsanız
· İçinde bulunduğunuz topluluğun yüzde 70′inden farklı tepkiler gösteriyorsanız
· İlham periniz size olmadık zamanlarda uğruyor ve sizi başkalarına karşı zor durumda bırakıyorsa
· Bir düşünce uğruna zamanınızın yüzde 80′ini harcıyor ve bundan mutlu oluyorsanız
· Aklınıza takılan soruları bulmak uğruna hayatınızı feda etmeyi göze alıyorsanız
· Başkalarının önemsemediği sorulara takılıp onları çözmeye uğraşıyorsanız
· İnsanlar daha çok para kazanmanın peşindeyken siz ‘zaman’ kavramını sorguluyorsanız
· Kendinizi çoğunluktan akıllı buluyorsanız
· Başkalarının uyduğu kurallar sizi sıkıyorsa
· Takıntılarınız ciddi boyutlara varıyorsa ama kimselere çaktırmıyorsanız
· Birtakım psikolojik sapmalarınızı hâlâ gizleyebiliyorsanız
· Günü 24 saat yerine 48 saat hızında yaşıyorsanız
· Eşinizin ya da sevgilinizin psikolojik rahatsızlığı olduğunu görmenize rağmen onun tavırlarını destekleyerek hastalığının ilerlemesine neden oluyorsanız, yani anormalliği kaldırabiliyorsanız…
Bunları yapıyorsanız
· Mistik yanlarınız ağır basıyor ve bunu kimseden saklama gereği duymuyorsanız
· Hayatın gerçeğini sorgularken uç noktalarda dolaşıyor ama günlük yaşamda insanlara yol gösterebiliyorsanız
· Sanatçıysanız ve çılgın eserler yaratıp, herkesin hayranlığını kazanmanıza rağmen herkes gibi bir özel yaşam sürüyorsanız
· Seçtiğiniz meslek, macera sporlarından biriyse ama siz çok dingin bir yaşam seçmişseniz
· “Gülünecek yerde ağlayan, ağlanacak yerde gülen” diye tanımlanmanıza rağmen çok dengeli ilişkiler kurabiliyorsanız
· Ekonomik durumunuz iyi olduğu için kentin en uzak köşelerinde, hatta dağlarında bir eve sahipseniz, ama buna rağmen günlük hayattan kopmadan bir hayat sürmeyi başarabiliyorsanız
· Çok soğuk, içine kapanık, çekingen görünmenize rağmen iyi ilişkiler kurup, hayatınızı devam ettirebiliyorsanız