İntihar: gereksiz yere ölmek !
Kazaen ve şuur yerinde değilken tâlihsizlik sonucu olan hâricindeki kendini öldürme eylemlerine “intihar (suicide)” denir. Meselâ sarhoşken şakalaşma diye tabancayı alnına dayayıp mermiyi şakağından sıkmak, uyuşturucu madde etkisi altındayken uçacağını düşünerek altıncı kattan kendini boşluğa bırakmak gibi eylemler gerçek anlamda intiharlar değildir.
İntiharla ilgilenen psikiyatri alt şûbesine süisidoloji (suicidology) denir. İnsanların neden, nasıl ve niçin bu ölüm yolunu tercih ettiklerini araştırır. Evrimsel psikiyatri de memelilerde bilhassa balinagillerde sıkça rastlanan bu fenomenin evrimsel kökenlerini araştırır.
Hayvanlarda intihar eylemleri benzeri sebeplerle ortaya çıkar: Habitatın (doğal yaşama ortamı) aşırı kirlenmesi ve yaşamamanın yaşamaktan daha ekonomik hâle gelmesi! Bu sâyede sonraki nesillere yer kalacak, türün bitmesine yol açacakmış gibi görünen bu eylem aslında devamına hizmet edecektir. Tabii ki bunu insanlar gibi şuurlu olarak değil, içgüdüsel dürtülerine uyarak yaparlar (en azından biz öyle farz ediyoruz)…
Peki, kendi ortamını, habitatını rahatça manipüle edebilen tek canlı türü olan insan kendini nasıl olur da öldürür?
Önce intihar türlerine bir bakalım:
Bir psikiyatrik hastalığa bağlı intiharlar: Manik Depresif Hastalığın (Bipolar Bozukluk) karma dönemleri, Ünipolar Majör Depresyon, Şizofreni, şiddetli anksiyete hastalıkları, hezeyanlı hastalıklar vs…
İdeolojik veya dinî sebeplere bağlı intiharlar:
Ölüm oruçları. İbrahimî dinlerde günah addedilirse de, dünyada hâlen mevcut olan 2000 civarındaki dinî sistemden bir kısmı buna cevaz verir. Meselâ Buşito (Cengâverin Yolu) inancındaki bir Japon, itibârını kaybettiği zaman özel bir meditasyonla hazırlandıktan sonra, özel bir palayla tek hamlede karın ve göğüs boşluklarını berhava ederek ölür! Voodoo âyinlerinde, bâzı gizli sektlerde de benzeri şeylere rastlanır.
Varoluşçu felsefeye göre hayatın anlamsızlığından sıkılarak intihar etme modası bir dönem yazarları ve entelektüelleri arasında boldu. Benzeri “intihara sevk edici” felsefeler az değildir: Nihilizm gibi…
Millî, ideolojik veya dinî harplerde esir düşmemek veya davası uğruna ölmek için kendini öldürme: İntihar komandoları, Kamikaze pilotları vs…
Bitirici ve çektirici hastalığı olanların pasif veya aktif olarak ölme talepleri (euthanasia).
Bunların hiç birine bağlanamayan, sebepsiz gibi gözüken fevrî (impulsive) intiharlar:
Bizi kültürümüzde “cinnet” dediğimiz, Batı’da “Amok” diye anılan, başka kültürlerde başka isimlerle anılan, bir anda ortaya çıkan etrafındakileri ve sonunda da kendini öldürme davranışları vs…
Bunların hiç birine bağlanamayan, sebepsiz gibi gözüken tedricî, yavaş yavaş gerçekleştirilen intiharlar:
Şekeri, yüksek tansiyonu, metabolik sendromu ve sâir hastalığı olmasına ve bunu bilmesine rağmen diyetine aldırış etmeyen, ilâçlarını doğru dürüst kullanmayarak ölümü yavaş yavaş davet edenler. Bilhassa keyfe yönelik, hedonik-epiküryen yaşama ve amaçsızlık, parası bol ama kafası boş kişilerde çok görülür. Bâzen de kültürel öğeler bunu kolaylaştırır.
İnsanları İntihardan Nasıl Koruyabiliriz?
- Eğer alta yatan bir psikiyatrik hastalık varsa, bunun teşhisi ve uygun tedavisiyle bu gereksiz yere ölümlerin çoğu önlenebilir.
- Aslında, evrimsel perspektifle bakıldığında, köşeye sıkışan insanlar tıpkı habitatı kirlenen memelilerin yaptığı gibi, intihara temayül gösterirler. Mâzisinden utanan, hâlinden memnun olmayan, istikbâlini de kapkara gören, yâni yaşamak için ümidini ve motivasyonunu kaybeden bir insan herhangi bir akıl hastalığı mevzuu bahis değilken de intihar edebilir. Memleketin sosyoekonomik durumunun kötülüğü, işsizlik, göç, travmaya mâruz kalma, toplumsal karmaşa, anomi ve kaos intiharları şiddetle arttırır.
- Demek ki sosyoekonomik düzenin iyiliği, yaş dönemlerine ve o dönem insanlarının ihtiyaçlarına cevap verebilen kurumların varlığı gibi şeyler çok önemlidir. Meselâ yalnız yaşayan, bilhassa otuz kırk senelik eşini kaybetmiş yaşlılarda intihar oranı daha yüksek değildir ama intihar girişimleri “garantili” olur; başka bir ifâdeyle, “yaşlılar intihara teşebbüs etmezler, kendilerini öldürürler”! Huzurevleri, sevgi dolu ortamlarıyla onları koruyacaktır.
- Her şeyde olduğu gibi, bu konuda da eğitimin büyük bir koruyucu rolü vardır. Medyada âile ve toplum terörü yerine mânevî değerlerin telkin edildiği programlar, diziler yer almalıdır. Boş kafalar ve cüzdanlar ne kadar azalırsa, hastalığa bağlı olan veya olmayan intiharlar da o kadar azalacaktır.
İntiharla ilgili yazılacak daha çok şey var, onları da bir başka yazıda paylaşırız. Huzurlu, mutlu ve umutlu bir dünya ütopyası dileklerimle…
Prof. Dr. Mehmet Kerem Doksat – 22 Mart 2007 Perşembe