Hatalarımız
» Hatalarımızı kabûl etmek niye bu kadar zor?
- Önce hatanın târifini yapmak lâzım. Hatalar insanın kasten değil, sehven yaptığı yanlışlıktır. Yâni, hata olduğunu bile bile bir şeyi ısrarla yapmaya hata denmez. Hata yapan kişi bunu anlar ve vazgeçerse bu onun içgörü kazandığı anlamına gelir. Eğer anla(ya)maz ve aynı şeyi sürdürürse, gerçeği değerlendirme becerisinde bir sorun var demektir. Sonuç olarak, hatamızı farkında değilsek zâten kabûllenemeyiz; yok, farkında isek, bu sefer de genellikle gurur mes’elesi yapar ve dışarıya “çaktırmayız”.
» Hatalarımızı, yanlışlıklarımızı birisi ortaya çıkarıp, söylediğinde ondan niye nefret ediyoruz?
- Aslında bu herkes ve her durum için geçerli değil. Hâttâ kendine ve etrafındakilere saygısı olan, kendine güvenen yâni olgun insanlar hatalarını kabûl edip özür de dileyebilirler. Buna mukabil, kişiye hatasının nasıl ve niçin söylendiği çok önemlidir. Başkalarının yanında veya huzurunda, küçük düşürülerek yâhut tepeden bakılarak yüzleştirilecek bir hatanın hata olduğu kabûllenilse dahi, bunu ifâde etmek imkânsızlaşacaktır. Övgüde mükrim yergide cimri olmak, eleştirirken yıkıcı şekilde değil yapıcı üslûpla hareket etmek de kâmil insanların davranış örüntüleri arasındadır. Eleştiriden anlamayacak bir kişiye ise olabildiğince karışmamak ne doğrusudur çünkü olsa olsa düşmanlığını kazanırsınız. Eleştirmek de, her eylem gibi, bir işe yarayacak ve amacına ulaşacaksa müracaat edilmesi gereken bir davranıştır.
Özetlersek, birisi hatamızı ortaya çıkarıp söylediğinde ondan nefret ediyorsak, şu muhtemel sebepleri sayabiliriz:
1) Hatamızı kabûllenmek olgunluğuna sâhip değilizdir;
2) Hatamızı söyleyenin üslûbunda, söylediği vasatta veya çevrede bizi rahatsız eden bir özellik veya kasıt vardır;
3) Bunların bir kombinasyonu söz konusudur.
» Yanlışları kabûl etmemek iş ve arkadaşlık ilişkilerimize nasıl yansıyor?
-Oldukça sevimsiz yansıyor: Bir kere, hatalı davranış veya tutum değişmediği için, çevreyle çatışmalar artıyor. Bu çatışma ve ısrarlı hata tekrarı bir kısır döngüye dönüşerek ilişkileri sürekli olarak zedeliyor. Bu da kaçınılmaz olarak en klâsik hatalı davranışa, beklentiye yol açıyor: “Herkes beni zâten bilir, ben anlatmayayım, onlar anlasınlar”. Eğer kişi gerçekten haklı ise bâzen geçerli olabilecek bu tavra “hasmın sitemine aldırış etmemek en büyük sitemdir”, “güneş balçıkla sıvanmaz” gibi gerekçeler gösterilebilir. Çok sağlam ve güvenilir bir duruşunuz ve şöhretiniz varsa bu doğru olabilir. Öte yandan, “sinek küçüktür ama mide bulandırır”, “çamur at, izi kalsın” mesellerini de unutmamak gerekir. Yâni kişi haksız yere haksızlıkla suçlanıyorsa, gerektiğinde bunun cevabını verebilmelidir. Aksi de doğru; kişi haklı olarak eleştiriliyorsa, gerektiğinde özür dileyebilmeli, en azından davranışlarıyla bunu belli etmelidir. Aşağıda bu hususa değineceğim.
» Diğer insanların yanlışlarını bulmakta ve ortaya çıkarmak daha kolay mı geliyor?
-Kesinlikle evet. Kabahât altın elbise olsa kimse giymezmiş. Bâzı insanlar şu veya bu sebeple kendi hatalarını görmek ve düzeltmek yerine sürekli başkalarına saldırırlar. Yapıcı eleştiriden asla istifade edemeyen bu kişiler âdeta başkalarının eksikliklerini, yanlışlılarını arama, bulamazsa da isnat etme makinesidirler. Her fırsatta ve imkânda ona buna saldırırlar, sıra dışı gibi gözüken ve başkalarını da etkileyebilecek çıkışlar yapar dururlar. Rahat duramazlar. Bunlarda genellikle ciddi kişilik sorunları vardır. Dengeli ve kendine güvenen bir insan bunu asla yapmaz.
» Hatalar ortaya döküldüğünde kaçacak delik mi arayanlar, yaptığı yanlışın doğru olduğunu savunanlar mı doğrusunu yapıyor?
-İkisi de yanlış olanı yapıyorlar tabii ki! Kaçacak delik arayanlar o deliğin büyüyerek aleyhlerine döneceğini göremeyenlerdir. Israrla doğru yaptığını savunanlardan ise bahsetmiştim.
» Kendini sürekli haklı bulma hâli bir hastalık mı yanı sıra?
-Yukarıda bahsettiğim gibi, bunlar hemen dâima ağır kişilik sorunu, kendilik patolojileri olan kimselerdir. Mani gibi psikiyatrik hastalılarda da hep kendini haklı bulma, herkese tepeden bakma davranışına rastlanabilir. Bu durumda, bir psikiyatri uzmanı ayırıcı teşhisi yapacaktır.
» Hataları kabûl etmek yaşadığımız toplumda doğru olan şey mi? Yoksa iyi hissetmek için hep kaçmaya devam mı etmeli?
-Hatasını kabûl edebilmek bir fazilettir. Buna mukabil, herkesin bu faziletli davranışı takdir ve kabûl edemeyeceği de dikkate alınmalıdır. Pek çok sıradan veya sorunlu kişi özür dilemeyi büyüklük olarak değil, küçüklük olarak idrak eder. Bu sebeple, hatalı davranışı düzelterek çevreye mesaj vermek muhtemel yanlış anlaşılmaları önleyecektir.
» “Haklı olmak hep haklı çıkmak” egoyla ne kadar alâkalı?
-Ego, yâni Benlik, bizim kişiliğimizi koruyan ve kendiliğimizi sağlamlaştıran psişik aygıt kısmımız. Tabii ki kendini aklamak ve hep haklı çıkarmak bir Benlik savunması ama çok narsisist ve hastalıklı bir savunma…
Prof. Dr. M. Kerem Doksat – 22 Mayıs 2007 – San Diego