Neslim Güvendeğer Doksat | 25 Aralık 2013 Çarşamba | 2711 |
Dini İnançların Çocuklarımıza Hangi Yaşlarda Ne Şekilde Verilmesi Uygundur ?
Dini inançların çocuklarımıza hangi yaşlarda verilmelidir ?
Çocuklarda dinî inanç eğitimi her zaman sorgulanan bir şey olmuştur.
Bu eğitimin verilme yaşıyla ilgili olarak değişik görüşler mevcuttur.
Olayı çocuk ruh sağlığı açısından irdelersek, 3 yaşından itibâren çocuklarda Süperego yâni vicdan gelişmeye başlar. Vicdanî muhasebenin bu yaşlarda yerleşmesi için ahlâkî açıdan iyiyi ve kötüyü, doğruyu ve yanlışı anlatmak uygun olacaktır. Burada önemli olan cezalandırmadan uzak bir tutum sergilemektir. “Tanrı korkusu” yerine, “Tanrı sevgisi” aşılanmalı, onu üzmekten korkmak telkini verilmelidir.
Cezalandırıcı, ürkütücü Tanrı imagosu çocukları ya yobaz ya da din düşmanı yapar; bunu unutmamak gerekir.
Özellikle anne karnındaki ve hayatın ilk 1–1.5 senesindeki dönemi temel güven duygusu ve huzur içerisinde yaşayan bebeklerin bu yaşantılarının ilerideki hayatta bir evrensel bütünlük, vahdet veya Tanrı duygusunu yaşamalarını kolaylaştırdığı düşünülmektedir.
“ALLAH veya TANRI” mefhumlarının (notions) öğretilmesi soyut düşüncenin geliştiği 7 yaşından sonra mümkün hâle gelir. Bu yaştan sonra dinî kurallar ve ibâdet şeeri çocuğun anlayacağı şekilde öğretilebilir. Dinî törenlere katılmak, ilâhi ve mevlit dinletmek, Kur’ân-ı Kerîm veya başka bir kutsal metin dinletmek âilenin inancına göre doğumdan itibâren yapılabilir.
3 yaşına kadar bunların ne anlama geldiğini idrak edemese de, bu yaşantılar limbik sistemin bebeklik hâfızasından sorumlu amigdala denilen çekirdeğinde depolanıp çocuğun ileri yaşlardaki dinî eğitimine katkıda bulunur.
Meselâ bizde yeni doğmuş bebeğin kulağına Kur’ân-ı Kerîm okunması bunun güzel bir örneğidir. Katolikler vaftiz eder, hemen bütün dinlerde benzeri âyinler vardır vb.
3 ilâ 7 yaş arasındaki çocuklara, şâhit oldukları takdirde, dinî törenleri, dua ve ritüelleri takiben “Allah” adıyla temsil edilen, temiz ve dürüst olmayı gerektiren adı tam olarak konamayan büyük bir gücün varlığından bahsedilebilir. Bu gücün nasıl bir şey olduğunu sembolik anlamda idrak edemeseler de, soyut düşünce yetenekleri geliştikten sonra dinî kavramları tam olarak idrak etmelerine yardımcı olabilir.
Her şeyde olduğu gibi, çocuklarımıza inanç aşılarken ürkütme ve korkutma değil, sevme ve sevdirme önde gelmelidir. Aksine örnekler de maalesef mevcuttur.
Sıkı ateist olan bir annenin kızını sürekli olarak “Allah yoktur, bu safsatalara inanma” diye yetiştirdiğine ve bu olumsuz bombardıman altındaki çocuğun 9 yaş civarında ağır Anksiyete tablosu ile karşımıza çıktığını hatırlıyorum…
Doçent Dr. Neslim Güvendeğer Doksat