Dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu 2

Neslim Güvendeğer Doksat      25 Aralık 2013 Çarşamba      3375

 

Dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu (DEHB)

 

Dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu DEHB “Çocuk sâhibi olmak”, çoğu evli çiftin rûyası… Çocuğu en iyi şekilde yetiştirmek, onu en iyi okullarda okutmak, onu hayatta başarılı kılmak, en büyük ebeveyn hayâllerindendir. Peki ya bu hayâl ettiğiniz kalıplara uymayan, sizi her şartta zorlayan bir çocuğunuz varsa?

Yerinde duramayan, motor takmış gibi ortalıkta dolaşan, kapılara ve pencerelere tırmaman bir çocuk…
Unutkan, dağınık, dikkâtsiz bir çocuk… Söz dinlemeyen, kendini tehlikeye atan bir çocuk…
İşte âilelerin korkulu rûyası burada başlıyor…

Otoritesini benimsetemeyen, yetersizlik duygusu içindeki bezgin ebeveynler, bir noktadan sonra öfkeli ve kızgın olmaya başlıyorlar. Onlar ki çocuklarını kendi ulaştıkları düzeyden daha ileri noktalara ulaştırmayı hedeflerken, temel esasları dahi uygulamakta zorluk çeken bu çocuklarıyla nasıl başa çıkacaklar?

İşte bu noktadan itibâren biz profesyoneller tarafından “uygun olmayan ebeveyn tutumları” başlığı altında toplanabilecek bâzı davranış kalıpları uygulanıyor maâlesef.

 

Bunları şu şekilde görebiliyoruz:

 


1. Çocuğuna kızan, azarlayan, bağıran ebeveyn profili: En sık kullanılan sözel kalıplar arasında “yapamıyorsun”, “anlamıyorsun”, “bırak ben yapayım”, “sen aptal mısın?”, “çalışmıyorsun” “senden adam olmaz” yer alır. Anlamadığı için kızgınlığın boyutu çocuğa zaman zaman tokat hâttâ dayak atma boyutuna varabilir.
2. Çocuğundan pes etmiş, ilgilenmeyen, küskün ebeveyn profili: En sık kullanılan sözel kalıplar arasında “ne yapsam olmuyor”, “biraz da öğretmeni ilgilensin, okulda öğrensin”, “başaramıyor” hâkimdir. Genellikle bu modelde bir ebeveyn diğerini ilgisizlikle suçlar, genel anlamda çâresiz ve küskündür. Okuldan gelen şikâyetlerden bıkmıştır. Ancak, buna rağmen saâdece okuldan medet umar ve öğretmenle iş birliğine fazla yanaşmaz.
3. Çocuğunu başka çocuklarla mukayese eden hırslı ebeveyn profili: Bu modelde çocuğun başarısı başkalarının başarısıyla sürekli mukayese edilir. “Sen arkadaşından neden gerisin?”, “niçin yeterince çalışmıyor­sun” sözleri kullanılır. Bu durumda genellikle çocuğun eğitimi için yapılan masraflar dile getirilir. Hâttâ zaman zaman başarısızlığın de­vamı halinde, bu masrafların sıfırlanacağı tehdidi yapılabilir.

Bu tutumlar çocuğu ve âileyi çözüme götürmekten ziyâde, çocukta ve ebeveynde başarısızlık ve yetersizlik duygusuna yol açar. Peki, ne yapılması uygun olur?

Yapılacak en doğru şey, derhâl bir çocuk ve genç ruh sağlığı uzmanından profesyonel yardım almaktır. Çocuğunuzda aşağıdaki belir­tileri fark ediyorsanız, bu belirtiler özellikle bebeklik ve erken çocuk­luk döneminde başlamışsa, altı aydan uzun bir süredir devam edi­yorsa, mutlaka bir uzman yardımına başvurun:

 

Dikkatsizlik Belirtileri


1. Okul ödevlerinde dikkatsizlik;
2. Üstlendiği görevlerde veya oyunlarda dikkatsizlik;
3. Kendisiyle konuşulduğunda çoğu zaman dinlemiyormuş gibi görünme;
4. Tâlimatları takip edememe;
5. Plânlama ve organizasyonda zorlanma;
6. Eşyalarını kaybetme;
7. Kolay dikkat dağılması;
8. Unutkanlık.

Aşırı Hareketlilik (Hiperaktivite) ve İtkisellik Belirtileri

Aşırı Hareketlilik
1. El ve ayakların kıpır kıpır hareketli olması;
2. Oturması gereken durumlarda oturamama;
3. Uygun olmayan şekilde koşuşturma ve tırmanma;
4. Sâkin biçimde oyun oynayamama;
5. Fazla konuşma.

İtkisellik
1. Sorulan soru tamamlanmadan cevap verme;
2. Sıra beklemede zorluk çekme;
3. Başkalarının sözünü kesme.

 

ORTAYA ÇIKIŞ SEBEBİ
Sebepleri arasında çocuğu yetiştirme modelleri değil, organik faktörler söz konusudur.
Beyindeki icra edici (utive) işlevlerden sorumlu olan prefrontal kortekste (plânlama, organizasyon ve itki kontrolünden en üst seviyede sorumlu olan bölge) hasar mevcut olup, düzenleyici sinir hücreleri arasında iletici rol oynayan bâzı nörokimyasal maddelerin (dopamin, noradrenalin vb.) yoğunluğu veya bu maddelerin ilgili reseptörlere bağlanıp gereken etkileşimi gerçekleştirmelerinde sorun yaşanır. Genetik yatkınlık söz konusudur.

Merkezî sinir sisteminin gelişmesi esnasında sinirsel budanma (neuronal pruning) olumsuz etkileyen her hangi bir faktör veya erken gelişimsel dönemde, hafif düzeyde nörolojik hasarla sonuçlanan her hangi bir beyin hasarı (hipoksi, kafa travması, merkezî sinir sistemi enfeksiyonları), ADHD tablosunun gelişmesine yol açabilir.

 

TEŞHİS KİM TARAFINDAN VE NE ŞEKİLDE KONUR?
Çocuklarda DEHB teşhisi bu konuda uzmanlık almış bir çocuk ergen ve genç psikiyatrı tarafından öykü alınarak, klinik gözlem, dikkat muayenesi ve ruhsal değerlendirme ile konur. Teşhis konmamış ve tedavi edilmemiş DEHB’li çocukları hayatta şu sorunlar beklemekte­dir:


1. Birinci sınıftan itibâren ders çalışma stratejilerini tam olarak geliştirememe, zekâ düzeyinin gerektirdiği düzeyde akademik performans gösterememe, tembel öğrenci olma: Bu durumda ebeveynler ilk sınıflarda çocuklarında bir zekâ sorunu olup olmadığından şüphe ederler. Daha sonrasında öğretmenlerle de işbirliği sonucunda çocu­ğun normâl zekâda, fakat “çalışmayan” bir öğrenci olduğu kanaâtine varılır. Çocuğuna ders çalıştırma sorunuyla başa çıkamayan ebeveyn, özel ders öğretmeninden destek almaya karar verir. Ancak çocukta, beyinden köken alan bir dikkat sorunu mevcut olduğu, ilk sınıftan itibâren düzenli çalışma tekniğini öğrenemediği ve temel bilgileri ye­tersiz olduğu için, özel ders öğretmeni de soruna kifâyet edemez. Bir türlü başaramayan ve akademik sorumlulukları dağ gibi büyüyen ço­cuk bir süre sonra ders çalışmaktan gerçekten cayar ve kaçınılmaz bir şekilde “tembel” damgasını alır.
2. Akran ilişkisinde uyum sorunu yaşama, sık kavga etme, sınıfta arkadaşları tarafından dışlanma, “uyumsuz ve kötü çocuk” olarak damgalanma: Çocuk hareketlidir, başarısızlığından dolayı öfkeli ve sinirlidir. Akran ilişkilerinde de öfkesini kontrol altına alamaz. Sık sık kavgaya bulaşır. Okul idâresiyle sorun yaşar. Sağlam arkadaşlık kuramaz ve sosyal yönden kabûl görmez.
3. Tüm bunlara bağlı olarak özgüvende ve benlik saygısında azalma: Çocuk ezik ve hayata karşı güceniktir. Neye el atsa başaramayacağı duygusunu yaşar. Kendisini yeterince sevmez. Kendine olan saygısını ve güvenini yitirir. İşin kötüsü, daha iyi bir yol bilmediği için, işlevsel olmayan hatalı davranışlarını arttırır. Dolayısıyla depres­yona girmeye çok yatkınlaşır.
4. İleri yaşlarda “zekâ düzeyine göre daha düşük bir akademik başarıya ulaşma”, yâni başarısızlık, zayıf ve sorunlu sosyal ilişkiler kurma, yetersizlik duygusu, ardından gelen depresif belirtiler: Yetişkinlikte zekâsının hak ettiği meslekî düzeyi yakalayamamıştır. Sağlam dostluklar kuramamış, âilesi ve sosyal çevresi içinde “başarısız, kay­beden kişi” damgasını almıştır. Yürütemediği için sık sık iş değiştir­mek zorunda kalır. Hâttâ iş bulmada zorluk çeker. İlişkilerinde yaşa­dığı genel sorunlar karşı cinsiyetle olan ilişkilerinde de ortaya çıkar. Uygun eş seçememe, sık eş değiştirme gibi sorunlarla da sık karşı kar­şıya kalınır.
5. Depresyon, antisosyal kişilik özellikleri gelişmesi, alkol ve madde sûiistimâli riskinin artması: Bu kişiler yetersizliklerinden dolayı öfkeli ve mutsuzdurlar. %40 vak’ada Davranım Bozukluğu gelişmesi ihtimâli vardır. Genetik yatkınlıkları da mevcutsa, rahatlamak için alkol ve madde sûiistimâl etme ihtimâlleri çok yüksektir.

Tedavi
DEHB’nin tedavisinde ders çalışma, dikkat toplama ve sosyal intibak stratejileri geliştirmeye yönelik psikoterapi, çocuk­larla nasıl baş edileceğine yönelik ebeveyn ve okul danışmanlığı ve belirtileri önlemeye yönelik ilâç tedavisi uygulanmaktadır.
Yukarıda belirtilen yöntemlerin hepsi yapılabildiği takdirde, seyirde çocuğun hayatında fevkalâde olumlu gelişmeler gözlenmektedir.
Tedavide, hasta – ebeveyn – okul – hekim işbirliği esastır.

 

EBEVEYN TUTUMLARI KONUSUNDA ÂİLELERE TAVSİYELER
1. Hareketli ve dikkatsiz olmak çocuğunuzun elinde olan bir şey değil. Bu durum beyne ait bir nörokimyasal – yapısal bozukluktur. Dolayısıyla “yapma”, “otur”, “çalış” diye söylemek, ses yükseltmek ve fiziksel şiddet uygulamak sorunları çözmekten ziyâde, çocukta daha büyük bir gerileme yaratacaktır. Âilesinin beklentisini karşılayamayan çocuk, çabalamaktan kaçınılmaz olarak cayacaktır.
2. DEHB çocukluktan erişkinliğe uzanan bir hastalıktır. Çocuğunuzun hayat boyu ruh sağlığı ve başarısı açısından, erken yaşlardan itibâren profesyonel yardım almak ve hekim ve okul eğitmenleri ile işbirliği yapmak esastır.
3. İlâçlı tedavi, hekim tarafından öngörülerek uygulandığı takdirde, dikkat ve hareketle ilgili belirtileri değişik oranlarda hafifletir. Bu hastalıkta kullanılan ilâçlı tedaviler, hastalığı düzeltmekten ziyâde, kullanıldıkları sürece belirtileri hafifletirler. O yüzden ek olarak, ders çalışma ve sosyal başa çıkma stratejilerini çocuğa öğretmeyi hedefle­yen terapi seansları da tedavi programının içinde yer almalıdır. Ayrıca çocuk, sorun yaşadığı derslerden akademik olarak destek de almalı­dır. Tüm bu yöntemler birlikte uygulandığı takdirde çocuk; dikkatini toplar, temelde eksik olduğu derslerindeki açığı kapatır. Başarabildi­ğini görünce ders çalışma motivasyonu artar. Özgüveni artan çocuğun sosyal ilişkileri de gelişme gösterir. Daha iyi akran ilişkileri kurar.
4. Dikkat bozukluğu tedavisinde en sık kullanılan ilâç metilfenidat’tır (Ritalin veya Concerta). Bu ilâç bir merkezî sinir sistemi uyarıcısı olup, hekim kontrolünde uygulandığı takdirde bağımlılık yapmaz ve çocuğun büyümesini engellemez. Kullanıldığı saatler içerisinde, dikkati büyük oranda arttırıp, aşırı hareketliliği azaltır. İlâcın etki süresi içinde ders çalışıldığı takdirde, dikkatin artması öğrenme yeteneğini de doğrudan arttırır. Atomoksetin, venlafaksin gibi pek çok başka ilâç da kullanılabilmektedir. Bunlara hekim karar verir.
5. Çocuğunu anlayan, tatlı-sert otorite uygulayan, destekleyici ebeveyn tutumu sergilenmelidir. “Haydi, gel dersleri son bir kez daha gözden geçirelim” gibi destekleyici yönlendirmelerin kullanılması çok daha olumlu olacaktır. Emir verme ve sert müdahalelerin yapılması ise daha çok caydırıcı etkiye sâhiptir. İsteklerin bir veya iki kereden fazla yinelenmemesi, eğer çocuk tarafından bu istekler yerine getirilmiyorsa çocuğa olan ilginin biraz azaltılması, olayın soğurulması, sonra bir kez daha isteğin tekrarlanması ve yerine getirilirse takdir edilmesi, defalarca söyleyip karşılıklı inatlaşma sürecine girilmesinden çok daha etkili bir yöntem olacaktır.
6. Her olumlu davranış ve başarı sonrasında çocuğun sözel yoldan takdir edilmesi (“âferin”, “ne güzel yaptın”, “ne iyi yaptın” vb.) genel motivasyonu arttıracaktır.
7. Çocuğunuzu yetenek ve karakter açısından başka çocuklarla mukayese etmek yerine onu, kendinde var olan özellikleri ile sevin ve kabûllenin. Bu özellikler dâhilinde “onu daha iyi nasıl yetiştirirsiniz?”, “Onun için neyi daha iyi yapabilirsiniz?” konusunda danışmanlık alın.

 

DEHB’DA ÖĞRETMENLERE TAVSİYELER
1. Sınıfta sorunlu gördüğünüz bir öğrenci varsa, mutlaka âilesiyle işbirliği kurarak profesyonel bir yardım almasına teşvik ediniz. Tıbbî yönlendirmeler konusunda siz de âile ve hekimle işbirliği yapınız.
2. DEHB olan çocuğu sınıfta ön sıralara oturtmak, hareket etmesini temin etmek amacıyla ondan sık sık yardım istemek (tahtayı sildirme, tebeşir getirtme vb.), dikkatini arttırmak için ona sık söz hakkı vermek çok faydalı olur. Bu çocukların sâkin ve çalışkan çocukların yanına oturtulmaları olumlu model almaları açısından iyi olabilir. An­cak başarı açısından asla diğer çocuklarla mukayese edilmemelidirler.
3. Yaramazlık yaptığında veya kendisinden istenen bir şeyi yerine getirmediğinde, kızmak veya cezalandırmak yerine, yapıcı tatlı-sert bir otoriteyle müdahale edip ona bir şans daha verilmesi doğru olur.
4. Üstesinden gelebilecekleri sorumlulukların verilmesi ve başarılı olduklarında veya iyi bir şey yaptıklarında mutlaka sözel yönden takdir edilmeleri motive edici olur.
5. Başarı motivasyonu açısından bir ödüllendirme sisteminin olması genellikle çok işe yarar. Örneğin, çocuk haftalık olarak arkadaş ilişkileri, dersi dinleme, ödev yapma, sorumluluklarını tamamlama parametrelerinin her biri açısından bir yıldız hak edebilir. En olumlu geçirdiği haftanın sonunda defterinin kapanma sayfasına öğretmeni tarafından imzalanmış dört yıldız ödülü alır. Daha az olumlu geçirdiği bir haftanın sonunda bir ilâ üç yıldız alır. Bu durumda diğer haftaya daha fazla sayıda yıldız almak için motivasyonu artar.
6. Akademik başarı açısından akranlarından geri ise, ek ev ödevleri verip takibini yapmak veya akademik destek alması konusunda âilesinin bilgilendirilmesi faydalı olur.

 


 

Doçent Dr. Neslim Güvendeğer Doksat

Paylaş Paylaş
Yeni Eklenen Yazılar

Kerem Doksat Show TV de Zahide Yetiş ile 2

Prof. Dr. Mehmet Kerem Doksat, DÜNYA KADINLAR GÜNÜ sebebiyle, 08.03.2016 tarihinde Show Tv'de Cahide Yetiş ile canlı...

Kerem Doksat Show TV de Zahide Yetiş ile

https://youtu.be/T4u3Ni2y7Bs...

Kerem Doksat Show TV de Zahide Yetiş ile 1

https://youtu.be/8AQsrmb31ZY...

SİGARA BIRAKMA VE HİPNOZ TEKNİĞİ

KEREM DOKSAT'TAN, UYGULAMALI SİGARA BIRAKMA HİPNOZ TEKNİĞİ. ...

ÇOCUKTA CİNSEL TACİZİ DEĞERLENDİRME VE GÖRÜŞME TEKNİĞİ

NESLİM DOKSAT, 2015 ŞİDDETİ ANLAMAK KONGRESİNDE ÇOCUKLARDA CİNSEL TACİZİ DEĞERLENDİRMEYE YÖNELİK KURS VERİYOR. ...

Web Tasarım Sapka.org   ©