Neslim Güvendeğer Doksat | 25 Aralık 2013 Çarşamba | 3281 |
İsviçre’nin Davos şehrinde yapılan “Şizofreni Kış Toplantıları”‘nın sonuncusuna katılıp, 6 günlük bir bol kar, temiz hava ve şizofreni muhabbeti çorbasını müteakip, aybaşında ülkeme döndüm. Bu mel’un hastalığın sırrına gittikçe daha fazla vâkıf olduğumuzu bir kez daha fark etmenin yanısıra, bu tür kongrelerin şöyle bir hoşluğu da oluyor: Yurt içinde bir türlü bir araya gelemeyen meslekdaşlar, hele bir de “diyâr-ı küffârda” olmanın verdiği dayanışma ruhu içerisinde, bir güzel hasret gideriyorlar. Ankara’dan, Eskişehir’den, Antalya’dan, Diyarbakır’dan… velhâsıl, Türkiye’nin dört bir yanından hocalar, meslekdaşlar kaynaştık, söyleştik.
Davos’ta şu meşhur “ruhu” aradım, çağırdım ama gelmedi! Mâlûm, İsviçre dünyanın en müreffeh ülkelerinden biri. Dünyanın en büyük (akı karası bir arada) para merkezi.
Bu arada, meşhur fondüden de bol bol yemek nasip oldu. Bilhassa peynirli fondü ve Chianti Classico şarabı bir arada mükemmel oluyor. Gidecek olursanız mutlaka tavsiye ederim.
Tabii kafam orada da rahat etmedi ve acaba burada Türk var mı, varsa neyler, nasıl eyler diye meraklanırken, dünyanın her yerindeki her şeyi bilen (ama, gerçekten de bilen) Prof. Dr. Ahmet Göğüş hocamızdan haber geldi: “Yolun sonunda kebapçı var”. Hemen soluğu orada aldım. Sâhibi Bingöllü imiş, Maraşlı bir hanım kızımız da cân-ı yürekten bir gülümsemeyle hizmet ediyor. Bana “Davos’un en iyi döneri bizdedir” deyip gülüyor, malûm, zâten başka yok ya! “Memnun musun, insanca ve mutlu yaşıyor musun burada” diye soruyorum. Hafifçe buruluyor mütebbessim çehresi ve “Aslında memnunum ama para biriktirmek için çok az harcama yapıyoruz, bu da bizi biraz sıkıyor tabii” diyor.
Uçakla dönerken aklımda hep o esmer tenli, ayaklarında terlikleri, içten bir gülümseme ile süslediği dönerini servis eden mütevâzı Türk kızı kaldı; bir de mağrur, bakımlı, bize servis yaparken bakışlarıyla ve tavrıyla canımızı sıkan (boynumuzdaki kongre askılarında TURKEY yazıyordu), bir daha masamıza bakmak “lütfunda” bulunmadığı için otel yetkilisine şikâyet ettiğim boylu poslu sarışın garson hâtun.
Ne mi hissettim uçakta? Asla öfke değil… Hüzün.
Prof. Dr. Mehmet Kerem DOKSAT – 2000