Çocuklukta Başlayan Şizofreni

Neslim Güvendeğer Doksat      25 Aralık 2013 Çarşamba      8025

 

Çocuklukta başlayan şizofreni

Çocuklukta başlayan şizofreni 18 yaşından önce başlayan şizofreni tablolarına erken başlangıçlı şizofreni adı verilir. 12 yaşından önce görülünce de çok erken başlangıçlı şizofreni (çocukluk başlangıçlı şizofreni) denmektedir; bu konuda bâzı farklı yaklaşımlar mevcuttur.


Bu hastalık duygulanımda, zihinsel faâliyetlerde ve başkalarıyla sosyalleşme yeteneğinde zaman içerisinde belirgin yıkım ve kayıplarla seyreden kronik bir süreçle kendini gösterir. Nâdir görülen, ciddi bir rahatsızlıktır.

 

Görülme Sıklığı
Şizofreni en sık olarak geç ergenlik dönemiyle, otuzlu yaşların erken dönemleri arasında ortaya çıkmaktadır. Yetişkinlerde şizofreni görülme sıklığı yaklaşık olarak %1 civarındadır. Çocukluk başlangıçlı şizofreni ise daha nâdir görülen bir bozukluk olup, görülme oranı %0.1 ilâ %0.2 arasında bildirilmektedir.


Erkeklerde kızlardan iki kat daha fazla rastlanmaktadır. Çocuklardaki başlangıcı sinsidir. Zaman içinde çocuğun kendinden beklenen akademik düzeyi ve kişiler arası sosyal ilişkilerdeki olgunluğu yakalayamamasıyla kendini gösterir. Hasta olan çocuk yeni bilgileri ve becerileri kazanamayacağı için akademik ve sosyal açıdan akranlarının gerisinde kalır.

 

DSM-IV-TR’ye Göre Şizofreni Teşhis Kriterleri Şu Şekildedir
—Hezeyanlar ([sanrılar] kişinin gerçek dışı şeylere, her türlü mantıklı açıklamaya rağmen ve sâdece kültürel özellikleriyle izah edilemeyecek şekilde gerçekmiş gibi inanması);

 

—Hallüsinasyonlar ([varsanılar] gerçekte var olmadığı halde kişinin bir takım sesler işitmesi veya nesneler görmesi ve bunların gerçek olduğuna inanması)

 

—Karmaşık (dezorganize) konuşma, çağrışımlarda dağınıklık, sık sık konudan sapmalar göstererek konuşma, mantıklı olmayan şeyler söyleme;

 

—İleri derecede dezorganize (karmaşık) veya katatonik davranış (donakalım);

 

—Negatif belirtiler, yâni tek düzelik (affektif-duygulanımda donukluk), konuşma ve fikir fakirleşmesi (aloji) veya irade kaybı (avolisyon);
İlk dört belirti psikotik belirtiler veya pozitif belirtiler olarak ele alınmaktadır.

 

—Başlangıcın çocukluk veya ergenlik döneminde olması durumunda kişilerarası ilişkiler, akademik veya meslekî başarı beklenen düzeye erişemez. Yetişkinlik döneminde başlarsa iş, kişilerarası ilişkiler veya kişisel bakım gibi işlevsellik alanlarından bir veya birden fazlası, bozukluğun başlangıcından önce erişilen düzeyin belirgin derecede altında kalır.

 

—Bu bozukluğun belirtilerinin en az 6 ay süreyle devam etmesi gerekmektedir.

 

Şizofreninin Öncül (Prodromal) Belirtileri Nelerdir?

Şizofreni tablosu gelişen çocukların gelişimsel öyküleri değerlendirildiğinde lisan gelişiminde, motor becerilerde ve sosyal işlevsellikte, hastalık kendini göstermeden seneler öncesinde belirgin şekilde gerilik olduğu tesbit edilmiştir.
Meselâ koordinasyon kusurları vardır, işlerini âhenkli yapamazlar ve beceriksizlikler gösterirler. Motor gelişimleri yaşlarıyla uyumlu değildir. Sosyal açıdan donukturlar. Lisanı anlama ve kendilerini sözel olarak ifâde etme yetenekleri akranlarından geridir.
İşlevsellik kaybına işâret eden ilk öncül belirtiler uyumu arttırmaya yönelik sosyal davranışların azalması ve sosyal yönden geri çekilme eğilimidir.

Çoğu vak’aya “şizofreni” teşhisinden önce “Dikkat Bozukluğu veya Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu” teşhisi konur. Depresif belirtiler ve davranış sorunları da öncül belirtiler arasında bildirilmiştir. Hastalık ortaya çıkmadan önce akademik sorunlara da sık olarak rastlanmaktadır. Şizofrenik çocukların %50’nin temel psikotik belirtiler ortaya çıkmasından önce en az bir sene sınıf tekrarladıkları, %65’nin ise özel eğitime yönlendirilmiş olduğu bildirilmiştir.
Bâzı çocuklarda Yaygın Gelişimsel Bozukluğa benzer şekilde, söylenen kelimelerin tekrar edilmesi (ekolali), el çırpma ve iletişim sorunları görülebilir.
Genel olarak şizofrenik çocukların hastalıktan önceki dönemlerinde akran ilişkileri, okul performansı, okul uyumu ve ilgi sahalarında daha fazla sorun yaşadığını söyleyebiliriz.

 

Hastalığın Başlangıcı
5 yaşından önce teşhis edilmesi sık rastlanan bir durum değildir. Sıklıkla 7 ilâ 10 yaşları arasında veya ergenlik döneminde teşhis edilir. Hastalığın başlangıcı üç şekilde ortaya çıkabilir:

—Belirgin öncül belirtilerin tesbit edilmediği, akut (hâd) başlangıç;

 

—İşlevsellikte zaman için bozulmayla karakterize sinsi başlangıç;

 

—Akut hecmeyle kendini gösteren sinsi başlangıç.

 

En sıklıkla sinsi başlangıca rastlanmaktadır. Genellikle gelişimsel, davranışsal ve psikiyatrik öncül belirtilerin ortaya çıkmasından iki ilâ üç sene sonra psikotik belirtiler ortaya çıkar. Ardından tam klinik tablo yerleşir. Seyir kroniktir.
Erkeklerde başlangıç yaşı daha erken olup, tablonun sinsice gelişmesi de daha sıktır.

 

Klinik
En sık görülen belirti %80 oranında görülen işitsel hallüsinasyonlardır. Bunlar sıklıkla, kötülük göreceğine dâir veya emir alma şeklindedir. Sesler kendi aralarında konuşabilir veya kişi hakkında yorum yapabilir. Görsel ve bedensel hallüsinasyonlar daha seyrek olarak bildirilmiştir. Hezeyanlara %50 oranında rastlanır. Bunlar, kötülük görmeye (persekütuar) yönelik, bedensel (somatik), büyüklük (grandiyöz) veya dinî (mistik) temalı olabilir.
Kötülük görme hezeyanında çocuk çevresinden veya âilesinden bir veya birkaç kişinin kendisine kasıtlı olarak kötülük yapacağına inanır. Bedensel hezeyanlarda ise bedeninin bir bölümümün değiştiğini, çukurlar açıldığını, yamulduğunu iddia edebilir. Büyüklük hezeyanında kendisinin çok büyük bir devlet adamı veya peygamber olduğuna inanabilir. Dinî hezeyanlarda çocuk dinle ilgili gerçek dışı düşüncelerle aşırı uğraşıp bunlara inanabilir.
Yaşı çok küçük olan çocuklarda hezeyan ve hallüsinasyonların içeriği anne babaya, hayâlî figürlere ve hayvanlara yönelik olabilir.
Mantıksız ve büyüsel düşünce, anlamsız konuşma, çağrışımlarda yavaşlama sık görülen ve şizofrenik çocukları akranlarından ayırt ettiren belirtilerdendir.

 

Şizofreninin Ortaya Çıkış Sebebi Nedir?

—Karmaşık nöröbiyolojik sebeplerin varlığı: Beynin, davranışları, düşünmeyi, dikkati ve bilgi işlemleme yeteneğini kontrol eden belirli bölgelerinde (temporal ve frontopariyetal kortekslerde) yapısal ve hacimsel değişiklikler, temporolimbik yapıların hacimlerinde azalma ve bu bölgelerde genel olarak işlev azlığı söz konusudur. Dolayısıyla beyin, dış uyaranları tam süzemez, doğru şekilde algılayamaz ve idrak edemez. Düşünce sentezi doğru olarak yürütülemez. Hangi ortamda ne şekilde davranılacağına dâir düzenlenmesi gereken frenleyici (inhibitör) mekanizmalar uygun şekilde devreye giremez. Uygunsuz davranışlar, acayip düşünceler ve olağan dışı idrakler ortaya çıkar.

 

—Genetik geçiş önemli rol oynar. Birinci dereceden akrabalarında şizofreninin varlığı durumunda şizofreni geliştirme riski on kat artmaktadır.

 

—Son çalışmalar psikolojik ve sosyal faktörlerin şizofreniye doğrudan yol açmadığını göstermektedir. Ancak, çevresel stres faktörleri arasında âilenin aşırı duygusal, yüksek sesle konuşan ve tepkili bireylerden oluşması durumunda, hastalığın ortaya çıkış zamanının, şiddetinin ve seyrinin olumsuz etkilendiği bilinmektedir.

 

Tedavi


Olayın nörobiyolojik kökenli olması sebebiyle, tedavide ilâç kullanılması esastır. Hastalık belirtileri başlar başlamaz ilâç tedavisinin başlatılması tavsiye edilmektedir. Geç tedaviye başlanan vak’aların seyrinin daha kötü olduğu bilinmektedir.
Günümüzde ilâç tedavisi olarak yan etkileri eski ilâçlara (haloperidol) göre kısmen daha az olan dopamin antagonistleri kullanılmaktadır. Bunların arasında olanzapin, klozapin, risperidon yer almaktadır.
Yan etki profiline rağmen, özellikle tedaviye dirençli şizofrenisi olan çocuklarda, klozapin’in psikozu tedavi edici etkisinin en yüksek olduğu saptanmıştır.
İlâç kullanırken etki – yan etki profilinin çok iyi değerlendirilmesi, en az yan etki yapan ilâcın etkili olan en düşük dozda kullanılması tavsiye edilmektedir.
İlâca devam edilme süresi açısından değişik görüşler ileri sürülmüştür. İlk hecmelerde küçük çocuklarda, psikotik hecmenin düzelmesini ve stabilizasyonu takiben bir sene daha ilâca devam edip, sonra tedricen azaltarak kesilmesini tavsiye edenler vardır. Bunun yanı sıra, özellikle erken başlangıcın seyir açısından daha olumsuz olması sebebiyle, stabilizasyonun sağlandığı dozda tedaviye çok uzun süreler devam edilmesi gerektiğini ileri süren araştırmacılar da mevcuttur.
İlâç tedavisine ek olarak âile danışmanlığı, sosyal beceri eğitimi, öğrenme sorunları ve akademik sorunlara yönelik müdahalelerin plânlanmasının da tedavide çok önemli yeri vardır.

 

Çocukluk başlangıçlı şizofreni çocuğun temel kişiliği, ruhsal, sosyal ve akademik uyumu oturuşmadan ortaya çıkması sebepleriyle, genellikle tedaviye dirençli ve olumsuz seyri olan kronik bir hastalıktır. 10 yaşın altında başlayan vak’alarda seyrin daha da kötü olduğu bilinmektedir.

 

Sonuç olarak, bu belirtilerin görüldüğü bir çocuğun, hiç vakit kaybetmeden bir çocuk ve ergen psikiyatrına götürülmesi gereklidir. Tedaviye bir an önce başlanması hastalığın seyrinin daha olumlu olması açısından büyük önem arz etmektedir.

 


 

Doçent Dr. Neslim Güvendeğer Doksat

Paylaş Paylaş
Yeni Eklenen Yazılar

Kerem Doksat Show TV de Zahide Yetiş ile 2

Prof. Dr. Mehmet Kerem Doksat, DÜNYA KADINLAR GÜNÜ sebebiyle, 08.03.2016 tarihinde Show Tv'de Cahide Yetiş ile canlı...

Kerem Doksat Show TV de Zahide Yetiş ile

https://youtu.be/T4u3Ni2y7Bs...

Kerem Doksat Show TV de Zahide Yetiş ile 1

https://youtu.be/8AQsrmb31ZY...

SİGARA BIRAKMA VE HİPNOZ TEKNİĞİ

KEREM DOKSAT'TAN, UYGULAMALI SİGARA BIRAKMA HİPNOZ TEKNİĞİ. ...

ÇOCUKTA CİNSEL TACİZİ DEĞERLENDİRME VE GÖRÜŞME TEKNİĞİ

NESLİM DOKSAT, 2015 ŞİDDETİ ANLAMAK KONGRESİNDE ÇOCUKLARDA CİNSEL TACİZİ DEĞERLENDİRMEYE YÖNELİK KURS VERİYOR. ...

Web Tasarım Sapka.org   ©